Bölüm 11

169 14 8
                                    

Abim önce mesaja sonra da bana tedirgin bir şekilde baktı. Sanki nasıl bir tepki vereceğini bilemiyormuş gibiydi.

"Bu ne zamandan beri sana mesaj atıyor?"

  Düşünmeye başladım. Sanırım 2 hafta olmuştu. Ve ben kim olduğunu bilmememe rağmen konuşmaya devam ediyorum. Ne kadar harika değil mi?(!)

"Doğum günümden beri. De senin şu an ortalığı yırtman gerekmiyor muydu kim bana mesaj attı diye?"

''Sen versene bir şunu bana.''

Bir şey dememe izin vermeden telefonumu elimden aldı. Bu ise bir anlığına kafamın karışmasına sebep olmuştu ve ne yapacağımı bilememiştim. Hızla bir şeyler yaptığını fark ettiğimde ise korkuyla ona baktım. Ne yapıyor o?

"Telefonumu verir misin?"

  Sinirle ondan telefonumu almaya çalışsam da telefonu benden daha da uzakta tutarak bunu yapmamı engellemişti.

''Ne yapıyorsun?''

Biraz sesli söylemiştim bunu çünkü ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordum. Telefonumu niye vermiyor ki şimdi?

"Görürsün birazdan."

Telefonu kulağına tutarak kalktığında birini aradığını fark etmem uzun sürmemişti. O tanımadığım numarayı aradığını da. Bir şeyler anlamaya
çalıştığı kesindi.

''Aç şu telefonu.''

Bir süre sonra telefon açılmış olmalı ki nerede olduğunu sorarak dışarı doğru çıktı. Ben olayın ani şokuyla öylece bakakalırken kendime geldiğimde bir şey düşünmeden hızla kalkarak abimi takip ettim. Eğer tahmin ettiğim kişiyi aradıysa sonunda onun kim olduğunu öğrenme şansı yakalayacaktım. Dışarıda oynayan Sinem'i kontrol etmeyi de ihmal etmemiştim.

Etrafıma baktığımda abimi göremememle sinirle bir of çektim. Ama zaten okul o kadar da büyük olmadığından hemen bulabileceğimi biliyordum doğrusu. Akıllılık yapıp erkekler tuvaletine gitmezlerse tabii.

"Neredesin ağbi ya?"

Arka bahçeye baktığımda kimsenin olmadığını fark etmemle bu sefer de içeriye bakmaya karar vermiştim. Ama Sinem'i bahçede öylece bırakamazdım. Onu da bir şekilde yanıma almam gerekiyordu. Sinem'e baktığımda bana doğru geldiğini görmemle gülümsedim. Sanırım bir şansım var, değil mi?

''Abla. Ben çok sıkıldım. Annemin yanına gitmek istiyorum.''

''Ama öğretmen içeri almaz malesef. Zaten birazdan çıkarlar. O zamana kadar abimi aramaya ne dersin?''

Eğer şanslıysam Sinem bunu oyun olarak görerek kabul ederdi. Sonuçta 8 yaşındaki hangi çocuk oyunları sevmez ki, değil mi?

''Abim nerede ki? Kantinde tost yemiyor muydunuz?''

''Evet ama sonra telefonumu da alarak gitti. Ben de şimdi onu arıyorum. Bana yardım etmek ister misin?''

''Olur. Hadi arayalım.''

Gülümsedim ve içeri doğru girerken onu takip ettim. Oldukça hevesli görünüyordu. Bu da benim işime gelmişti doğrusu. Aslında sınıfa girmeyeceğini biliyordum çünkü sınıfların hepsi dolu ve öğretmenler sınıflara girilmesine izin vermiyordu. Bu yüzden resim odası, öğretmenler odası, kütüphane, konferans salonu, hatta kızlar tuvaletine dahi baktıysak da bulamamıştık. Son çare erkekler tuvaleti olsa da oraya da benim girmeye niyetim yoktu doğrusu. Ama kalan tek seçenek bu olduğundan en azından seslenebileceğimizi düşünerek erkekler tuvaletinin önüne gelmiştik.

Silinen Anılar (Yarı Texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin