Bölüm 52 - Son 3

92 7 12
                                    

17 ay önce;

"Sana bir şey olmayacak demiştim. Değil mi küçük tavşan?"

Sinirli bakışlarla abim olduğunu söyleyen kişiye baktım. Adını sürekli unuttuğumdan ona abi demek işime geliyordu ama o da sanki adımı unutmuş gibi sürekli 'küçük tavşan' deyip duruyordu. Neredeyse 2 aydır dışarı çıkmadığımdan abim beni zorlayarak buraya getirmişti. Burayı sevmedim değil ama tedirgin hissediyordum.

"Bana küçük tavşan deme."

"Neden ya? Ne güzel lakap işte."

Gerçekten mi? Lakaplar kesinlikle saçmalıktan başka bir şey değil bence. Birinin adı varken neden lakap kullanma gereği duyuluyor anlamıyorum.

"Yanlış bilmiyorsam bir adım var. O da Açelya Dilek. Bilmiyorsan diye söyledim. Bunlardan birini kullanabilirsin bence."

"Bir insan hiç mi değişmez ya? Eskiden de sevmezdin şimdi de sevmiyorsun."

İçimden gülmek gelse de bunu yapmamış ve boş bakışlarla ona bakmıştım. Onu daha yeni tanımaya başlıyordum sonuçta.

"Başka bir lakap bulmalısın. Da bir şey soracağım. Neydi adı... Hatırladım. Sude'ye de lakap taktın mı?"

"Sude kim?"

Adını yanlış mı hatırladım yoksa? S ile başladığına eminim ama şu an adını hatırlamıyordum doğrusu.

"Şu küçük kız işte."

"Onun adı Sude değil Sinem. Kendisi ise kardeşin."

Derin bir nefes alarak dediği şey ile ismin tanıdık geldiğini fark etmem bir olmuştu. Doğru ya. Sinem'di adı. Neden daha iyi bir hafızam yok ki benim?

"Özür dilerim. Sürekli adları unutuyorum."

"Sorun değil. Ve evet. Ona bir lakap taktım. Ama sen benimkini arada kullanmaya başlayınca kendiminkini değiştirdim. Sen yer cücesi dersin ona mesela. Çok kullanmazsın gerçi ama. Ben ise minik kuş diyorum. O da senin gibi lakaplardan hoşlanmıyor."

Bak bu hoşuma gitti işte. Lakaplardan hoşlanmayan biri daha. Bu harika! Ama lakapları sevmememe rağmen neden birine öyle seslenmiştim ki? Garip.

"Sevindim. Ben buraya daha önce geldim mi? Tanıdık geliyor ama hatırlayamıyorum."

"Evet. Ama sık geldiğin bir yer değil."

Haklı olabilirdi. Burası geldiğimiz yerden uzak sayılırdı. Ki evden pek uzaklaşan biri olduğumu da düşünmüyordum doğrusu.

"Neresi burası?"

"Ortaköy. Aslında buraya bayılırsın biliyor musun? Waffle'ı sadece buradan yersin mesela."

Madem bu kadar çok seviyorum neden sık geldiğim bir yer değil? Üşeniyor muydum yoksa? Neden olacak? Uzak olduğu için.

"Gerçekten mi?"

"Evet."

Nedense içimden bir yutkunma isteği gelmişti ve bunu yapmıştım. Hala onlardan korkuyordum ama bir şekilde onlara yakınlık da hissediyordum. Çok uzaktalarmış gibiydi. Sanki tanıyordum ama bir yandan da tanımıyordum. Ama sanırım anlatamadım. Hemen susmalıyım.

Tam aklıma gelen bir şeyi soracakken birinin yardım isteyen sesini duymamla o tarafa dönmüştüm. Polisler gibi giyinmiş birkaç kişi bir erkeği yakalamaya çalışıyorlardı. 'Acaba ne yaptı?' diye düşünmeden edemedim. Polislerden neden kaçıyor ki? Şu an güvende miyiz? Ve içlerinden biri neden bizi gösteriyor şu anda?

Silinen Anılar (Yarı Texting)Where stories live. Discover now