Bölüm 17

155 11 7
                                    

1 hafta sonra;

"Biliyor musun Mert? Aslında bu tatil de bana iyi gelecektir. Düşünsene, hem belki kafamı dinlersem bir şeyler hatırlarım.''

  Uzun zamanın sonunda tekrar beni aradığında telefonu açmış ve onunla sohbet etmeye başlamıştım. Sanki göremesem bile o benim... En iyi arkadaşım gibiydi. Her şeyi anlatabileceğim bir dost. Annemin bu akşam bahsettiği tatil konusundan ona da bahsettiğimde ne zaman gideceğimi sormuştu ilk. Pekala, yarın gideceğimiz tatile hazırlanmak yerine şu an telefonla konuşmak gerçekten çok mantıklı geldi.

''Belki. Ama senden birkaç gün ayrı kalmak bana koyacak sanırım.''

''Hadi canım! Oysaki bana hiç koymayacak. Ne tesadüf ama?''

  Pekala, zaten göremediğim birinden uzak kalmak bana nasıl koyabilir ki, değil mi? Tanısam neyse, ama dediğine göre bir kere görmüşüm. Bu da pek tanımak sayılmaz yani.

"Gerçekten beni hiç mi özlemeyeceksin be çiçek kız?"

"Hayır."

  Çünkü bir şekilde benimle konuşmanın yolunu bulacağını biliyordum. Ama tabiiki ona söylemeyeceğim.

''Gerçekten o kadar mı umutsuz vakayım be çiçek kız? O kadar mı çirkin olduğumu düşünüyorsun yani?''

''Yok ya. Bence azıcık da olsa giderin vardır. Ama bana değil işte sorun orada.''

  Nerede benim sigaram ve şapkam? Gerçi ben sigara içmem. Nerede benim çubuk krakerim? Umarım Thug Life yapmışımdır da boşuna havaya girmiyorumdur.

''Hadi ama çiçek kız? Bir kere de terslemesen olmaz mı?''

''Olmaz. Terslemek benim yaşam tarzım bir kere.''

''Farkındayım. Ama katlanacağız artık.''

Hafifçe güldüğünde kaşlarımı çattım. Hımm...

''Eee... Nereye gidiyorsunuz tatile?''

  Bu sefer yerin dibine flan diyerek onu üzmeye çalışmayacaktım. Ama cehennemin dibine demek de istemiyorum.

''Uzayın derinliklerine, senden çok uzaklara gidiyoruz. Belki senin gibi uzaylılar buluruz ha? Ne dersin? Geliyor musun?''

''Uzaylı mı? Alınıyorum bak. O kadar çirkin miyim ben?''

  Güldüğünde yine kaşlarımı çatarak gelecek olan sesi dinlemeye başladım. Zaten çoğunlukla konuşan o, tersleyen bendim. 

''Görsek şu değerli yüzünü söyleyeceğiz de göstermiyorsun ki. Sonra da bilemeyeceğim sorular soruyorsun. Bak orada internetim de olmayacak. Beni önemli bir şey olmadığı sürece arayayım deme lütfen.''

''İyi de nereye gidiyorsunuz ki bu kadar abarttın sen şimdi?''

Sakinleşmeye çalışarak derin bir nefes aldım ve yine tersleyen bir cevap verdim.

''Annem Fransa diyor, babam İtalya, ben ise Amerika diyorum. Üçü arasında kararsız kaldık. Ama galiba Amerikaya gideceğiz. Sonuçta senden olabildiğince uzak olacağım. Hem güzel bir yer diyorlar. Ama illa Türkiye olsun diyorsan Urfa da olur. Urfalıyam ezelden flan söylerim.''

''Dilek?''

Sinire yakın bir ses tonuyla söylemişti ve bunu ilk defa duyduğum için afallasam da sonradan kendime geldim.

''Tamam ya. Ankara'ya gidiyoruz. Ankara'nın bağları söyleyeceğim.''

''Hani senin tek bildiğin şarkılar telefonundaki şarkılardı?''

Silinen Anılar (Yarı Texting)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin