Bölüm 55 -1. Kitabın Sonu

115 8 10
                                    

10 yıl önce;

"Evet. Soruyu çözecek olan var mı?"

Öğretmenin sorduğu soru ile tahtaya bakarak yazdığı matematik problemini çözmeye çalıştım. Son dersteydik ve ben oldukça sıkılmıştım. Ama soruyu çözebileceğimi düşünerek kalemimi almış ve çözmeyi denemiştim. Cevabı kolayca bulduğumda ise parmağımı kaldırmıştım. Benimle birlikte birkaç kişi daha parmak kaldırmıştı. Ama arkama bakıp kaç kişinin kaldırdığını saymamıştım.

"Gel bakalım Açelya."

Öğretmenin bana seslendiğini fark etmemle sevinçle ayağa kalkmıştım. Hoca ise elinde tuttuğu tahta kalemini bana uzatıyordu. Onu alıp tahtanın önüne geçtiğim. Soru kolaydı, bu yüzden yapmak zor olmayacaktı.

"Açelya. Arkanda bir şey yazıyor."

Tam soruyu çözecekken Elif'in dediği şey ile kaşlarımı çatarak arkamı döndüm. Ne demek arkamda bir şey yazıyor ya?

"Ne? Nerede?"

Arkama bakmaya çalışsam da bir şey görememiştim. İyi de nasıl olmuş olabilir ki? Acaba kalemle sırtımı kaşıdım da fark etmeden kapağını açık bıraktığımdan çizmiş olabilir mi? İyi de ben tükenmez kalem kullanmam ki. Ve neden herkes gülmeye başladı?

"Göremezsin. Çok arkada."

Gülmeler arttığında artık gerçekten ne yapacağımı bilemez hale gelmiştim. Birinin bana gülmesinden hoşlanmazdım ve şu an tüm sınıf bana güldüğünden ne yapacağımı da bilemiyordum. Her ne kadar bunu birinin yaptığınu bilsem de kimseyi suçlamak istemediğimden ve kimseyle tartışmak istemediğimden bir şey de soramıyordum.

"Tamam. Sakin. Üzerime hırka giyerim ben de."

Kendi kendime konuşarak sırama ilerledim. Hırkam sıranın altındaydı. Hızla onu alarak yine kendi kendime konuşarak giymiştim. Ama gülmeler hala devam ediyordu. Bu ise beni daha da ürkütüyordu. Arkamda oturan kişilere baktım. Büyük ihtimalle onlar yapmış olmalıydılar ama ben nasıl fark edemedim ki? Derse o kadar odaklandım mı gerçekten?

"Sorun çözüldü."

Kendi kendime buna benzer şeyler tekrar ederek onların susmalarını sağlamaya çalışıyordum. Ama beni dinlemiyorlardı bile.

"Hocam soruyu çözebilir miyim?"

Sanki bir şey olmamış gibi öğretmenin yanına gittiğimde hala birkaç kişi kendi arasında konuştuğundan öğretmen o tarafa dönmüştü.

"Tamam. Susun bakalım. Soruyu çözebilirsin Açelyacım."

Bir süre sonra öğretmenin uyarmasıyla sesler kesildiğinde ben de biraz olsun rahatlamıştım ve tahta kalemini de alarak soruyu çözmeye başladım. Ama hala kimin yapabileceğini düşünüyordum. Büyük ihtimalle arkamdaki yapmış olmalıydı ama şu an kimseye kızmaya niyetim yoktu. Ben öyle sınıfta birilerine bağıracak biri değildim. Şu an her ne kadar hakkım olsa da bunu yapmayacaktım.

Soruyu çözdükten sonra sıraya oturmuş ve öğretmeni dinlemeye devam etmiştim. Ama bu sefer de baş ağrısı beni bırakmamıştı. Şu sıralar sıklıkla başım ağrıdığından bu da onlardan biri olmalıydı. Hem birazdan zil çalacak. Eve gider ilaç içerim.

Yine arkamı dönerek bunu yapabilecek birine bakındım. Benim arka çaprazımda Elif oturuyordu. O kesinlikle yapmazdı. Onun yanında ise Berna oturuyordu. Acaba o yapmış olabilir mi? İyi de neden yapsın ki? Ve yaptıysa bile neden Elif beni ya da Bernayı uyarmadı ki? Ne güzel bir gün ama!

Silinen Anılar (Yarı Texting)Where stories live. Discover now