Bölüm 36

141 8 10
                                    

3 yıl önce;

"Ya bıraksanıza beni! Kime diyorum?"

Beni götürmeye çalışan kişilerden kurtulmaya çalışıyordum. Ama işe yaradığı kesinlikle söylenemezdi. Dinlemiyorlardı. Allahtan bu sefer bileklik takmışlardı da biraz daha rahattım. O şey boğazıma takıldığında gerçekten rahatsız olmuştum. Beni neden kaçırıp duruyorlar anlamış değilim.

"Ya bırakın beni! Sizin başka işiniz yok mu ha? Neden sürekli beni kaçırıyorsunuz?"

Yine cevapsız kalmamla cevaplamayacaklarını anlayarak susma hakkımı kullanmayı tercih etmiştim. Hem zaten amaçlarını az çok tahmin edebiliyordum. Güçlerimizi istiyor olmalılar. Başka ne isteyebilirler ki? Bende alabilecekleri başka bir yeteneğim yok sonuçta.

"Nereye gidiyoruz onu söyleyin bari."

Yavaş yavaş dolmaya başlayan gözlerimle sormuştum bunu. Ki gözlerimin dolması ağlamak demekti benim için. Yani bunu söyledikten birkaç saniye sonra ağlamaya başlamıştım bile. Ama onlar yine cevap vermemişlerdi. Dillerini mi yuttular acaba diye düşünmeden edemedim doğrusu. Nereye gittiğimizi bilmiyordum ve bu beni korkutuyordu. Güçlerimi henüz yaymamıştım ama her an yayabilirdim doğrusu.

Yine beyazlarla dolu bir odaya girdiğimizde şaşırdığım söylenemezdi doğrusu. Sade bir yerdi ve korkunç görünmüyordu aslında ama yine de korkmama yetecek kadar korkunçtu da. Dikkatlice etrafıma baktığımda kaçacak bir yerimin olmadığını fark etmem uzun sürmemişti. Pekala, eğer kaçabilseydim tek yol teknolojiyi kontrol edebilen bir yetenekli ya da portal açabilen bir yetenekli olurdu. Pekala, onlara nasıl hitap etmem gerektiğini bilmiyorum hepsi bu.

"Burası da neresi?"

Sinir ve korkudan durdurduğum ağlamama tekrar devam etmiştim. Pekala, şu an çirkin görünüyor olabilirim ama korkuyorum işte. Yutkundum. Ne yapmam gerektiğini bilemiyordum. Şu an kapı açılsa korkudan ne yapacğımı bilemezdim herhalde. Güçlerimi de kullanamıyorum zaten. Tamamen korunmasız olurdum onların karşısında. Ki öyleydim de. Odada neredeyse hiçbir şey yoktu ve bu benim daralmama sebep olmuştu.

"Hoş geldin doğa kız. Umarım seni fazla darlamıyoruzdur ha."

Duyduğum ses ile karşımdaki büyük ekran televizyonun açılması bir olmuştu. Vay be! Orası resmen laboratuvar ya! Acaba ne yapmaya çalışıyorlar?

"Ah tabiiki hayır. Şu bileklikleriniz harika. Hele boynumuza taktığınız şeylere bayıldım. Nereden aldınız merak ediyorum doğrusu. Siz iyice delirmişsiniz benden söylemesi. Darlamak ne kelime, boğuyorsunuz resmen ya. Hadi beni bırakın da gideyim. Hem böylece hepimiz bu salaklıktan kurtulmuş oluruz ha? Ne dersiniz? Lütfen."

Her ne kadar dalga geçsem de kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum aslında. Çünkü ağlamamı durdurmak istiyordum.

"Biz de onun için uğraşıyoruz zaten doğa kız."

"Harika uğraşıyorsunuz gerçekten! Sizi tebrik ederim. Eğer uğraşıyor olsaydınız burada olmazdım. Ya sizin benimle sorununuz ne? Söyleyin çözmeye çalışayım. Ya bu şekilde kimse bir yere varamayacak anlamıyor musunuz? Lütfen bırakın gideyim."

Korkum serbest kalmışçasına kendini gösteriyordu ve ağlamam gittikçe daha da şiddetleniyordu. Pekala, tekrar merhaba sulu göz element. Seni tekrar gördüğüme sevindim.

"İstediğimiz şeyi bize verdiğin sürece neden olmasın?"

"Ya ne istiyorsunuz benden? Güçlerimi mi? Alın sizin olsun. Umrumda değil. Ya ben buradan çıkmak istiyorum. Lütfen bırakın beni!"

Silinen Anılar (Yarı Texting)Where stories live. Discover now