Bölüm 22

173 10 7
                                    

"Mert. Neredeyiz biz?"

Önümüzdeki binanın tabelasında yazılı olan 'Çocuk Esirgeme Kurumu' yazısı ile yutkunarak öylece bakakalmıştım. Buraya neden geldiğimizi artık anlamaya başlamamla ise daha da tedirginleşmeye başlamıştım. Demek çanta ve poşetler dolusu oyuncak ve temizlik malzemesi almamızın sebebi buydu.

"Tek yapman gereken tabelaya bakmak Dilek. Böylece nerede olduğumuzu anlayabilirsin."

"Az önce onu yapmakla meşguldum zaten kimsin. De bizim burada ne işimiz var?"

Bir şey demeden arabadan indikten sonra arka koltuktaki çanta ve poşetleri almaya yönelmişti. Sırt çantasını ve 2 tane poşeti almayı başardıysam da diğer 4 poşeti ben alamadan o almıştı. Mert'e baktığımda ise onun da binaya doğru baktığını ve sessizliğini koruduğunu fark etmemle buranın onun için önemli olduğunu anlamıştım. Ne olduğunu bilmesem de bunu henüz sormamaya karar vermiştim. Ama böyle bakmaya devam ederse sanırım 100 yıl daha buradayız demek olacak.

"Hadi gidelim."

Dediğim şeyden hemen sonra başını iki yana sallayarak kendine gelmeye çalıştığında başarılı olduğunda yine bir şey demeden hızla binaya doğru ilerlemişti. Ben de derin bir nefes alarak onu takip ettim. Amacının ne olduğunu anlamak beni heyecanlandırmıştı. Birilerini mutlu etmeyi, benim sayemde güldüklerini görmek beni mutlu ederdi. Şu an bunun gerçekleşeceği düşüncesi beni heyecanlandırmaya yetmişti bile. Bu yüzden oldukça heyecanlıydım. Umarım her şey düşündüğüm gibi olur.

Salon gibi bir yere geçtikten sonra koltuklardan birine oturduk. Hemen ardından gelen kadına çocuklara geldiğimizi haber vermesini söylemesi ile kaşlarımı çattım. Buradakiler onu tanıyorlar mı yoksa? Ne zamandan beri buraya gelip hediyeler veriyor ki?

"Kimsin, burada neler oluyor?"

"Daha sonra anlatırım. Şimdi sadece anın tadını çıkar Dilek."

Dilek... Garip. Sanırım bugün pek gününde değil. Gerçi bunun sabahtan beri farkındaydım ama şimdi daha net anlayabiliyordum.

"Çiçek kıza ne oldu Kimsin?"

"Şu an tek umursadığın şey bu mu gerçekten?"

Ciddi sayılabilecek bir ses tonuyla söylediği şey kaşlarımı çatmama ve korkmama sebep olmuştu. Bu ne demek şimdi? Neden tek umursadığım şey bu olsun?

"Tabii ki hayır Mert. Sadece neler olduğunu anlamaya çalışıyorum hepsi bu. Yoksa şu an yapmaya çalıştığımız şeyi önemsemediğim flan yok. Lütfen biraz sakin olur musun?"

"Ben sakinim tamam mı? Sadece... Aklımdan atamıyorum işte."

"Neyi?"

Bunu sormamla demek istediği şeyi anlamam bir olmuştu. Ne demem gerek şimdi? Pekala, sanırım önce kafamı toparlamalıyım.

"Şu sürekli bahsettiğin geçmişi mi hatırlıyorsun? Geçmişi arkada bırak artık, bitti gitti o günler. Artık kendisine yeni bir sayfa açabilecek yeni biri var şu anda. Ona güven Mert. Şu an olduğun kişi geçmişe göre ne yapacağını daha iyi biliyor. Çünkü daha da akıllandı. Artık her şeyin farkında. Geçmişteki sene ne kadar güçlü olduğunu göstermenin zamanı geldi bence Kimsin. Kötü bir şey yapmadığın sürece her ne olursa olsun geçmişinden korkma. Tamam mı?"

Bir şey demeden düşünürcesine bir hal aldı. Sanki bir şeyler anlatmak isteyip anlatamıyormuş gibiydi. Ama esirgeme yurdu ile ilgili nasıl kötü bir anısı olabilir ki? Düşünmeme rağmen tek bulduğum şey bir yurtta kalmış olma düşüncesiydi. Ama buna nasıl bir tepki vermem gerektiğini bilemiyordum doğrusu.

Silinen Anılar (Yarı Texting)Where stories live. Discover now