Hayatım

153K 2.4K 1.6K
                                    

Beni karanlığa iten oyken tamamen karanlığa mahkum olduğumda suçlu yine ben oldum.

Tek bir suçum vardı.

O ise tüm suçu bana yıktı.

Dakikalarca çabaladım, gözlerim dolu dolu olduğunda bakışlarım bir kez daha tüm çevremi gezdi. Ilkbahara girmiştik ve bu yüzden yağmura bulanan parkta ıslaklık, yer yer çamur hakimdi. Pes etmeden saatlerce uğraşmıştım ama aradığımı yine de bulamadım. Kolyem gitmişti.

Onu bana veren annem gibi, onu da kaybettim.

Gözümden bir yaş çenemi sıyırıp yere düştüğünde engel olmadım, dişlerimi alt dudağıma geçirerek buğulanan bakışlarım arasında toprağı taradım ama yine ve yine başarısızlıkla karşılaştım. Birkaç metre ötemde ki banka çöktüğümde ellerimle yüzümü gizledim, bir aptal gibi tamir etmeye kıyamadığım kolyemin zinciri kopmuştu ve ben kardeşimi parktan götürüp eve girdikten sonra fark etmiştim. Gerisin geri geldiğim yolu didik didik aramalarım sonuçsuz kalmıştı, ayağa kalktım. Yapacağım başka bir şey yoktu, onu bu sefer sahiden kaybetmiştim. Adımlarım sarsaktı, gitmek istemiyordum.

Yıllardır bir parçam haline gelen kolyemi bulmadan gitmek istemiyordum.

Saatlerdir arıyordum, kendime işkenceden başka bir şey değildi. Ona iyi bakamadığımdan kaybetmiştim, şimdi ağlamam bir fayda etmeyecekti. Evim parktan beş yüz metre uzaktaydı, sakince yağmaya başlayan o yağmurun altında yürümeye devam ettim. Annem ben on bir yaşına bastığımda kendi elleriyle yaptığı kolyeyi boynuma kendisi takmıştı, o sene onu kaybettim. Annem trafik kazasında aracına çarpan araçtan sonra hayatını kaybetmişti. Bugün kolyemi kaybettikten sonra yine aynı duyguları yaşadım, en değerlimi kaybetmişim gibi.

Yüzüme düşen yağmur damlalarını elimle sildim ve karşıma çıkan bahçenin kapısını aralayarak içine girdim. Kapıya vardığımda tam zile basacakken hışımla açıldı, gözlerim küçük kardeşimi buldu.

"Abla!"

Bacaklarıma sarıldığında tüm o kötü hissiyat beni terk etti, boyuna gelerek küçük bedenini kollarımın arasına aldım.

"Umut'um."

Az önce onu eve bırakan ben değilmişim gibi özlem doluydu. Yüzünü avuçlarımın içine aldığımda bir süre yüzümü inceledi, dudaklarını ağlayacakmış gibi büzdü.

"Umut bebeğim ne oldu?"

"Neden ağladın abla?"

Küçük bir şaşkınlık yaşadım. Ağladığımı nereden anladığını anlamamıştım, gözlerim çabuk çabuk kızarmazdı.

"Bebeğim ağlamadım, dışarı da yağmur yağıyor."

"Yalan söyleme bana!"

Büzdüğü dudağına hafif bir tebessüm ettim ve tekrar siyaha çalan gözlerine baktım. Onu kollarıma tekrar çekip başını göğsüme yasladım. Boynuna öpücük bırakıp yerden kalkarak küçük bedenini kollarımın içine aldım. Krem rengi tek kişilik koltuğa oturduğumda sağ dizime oturtarak bana bakmasını sağladım. Gözlerime bakıyor ve ağlayacakmış gibi duruyordu.

"Annemin kolyesini kaybettim ve bu yüzden biraz üzüldüm."

Bakışları çıplak boynuma gitti ve dudakları şaşkınlıkla aralandı. Kolyemin varlığını o da benim kadar benimsemişti, kollarımın arasına girdiğinde ucunda ki küçük kızla oynardı.

CANINI YAKARIM (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin