57. Bölüm

4.6K 665 168
                                    

Parmak uçlarımın üstünde sağa sola sallanırken Marcus geldi, beni kendisi öldüremediği için ne kadar üzgün olduğundan dakikalarca bahsetti. Sırtımdaki kesiklerin verdiği iksir sayesinde iyileştiğini gördüğünde yerine yenilerini eklemekten çekinmedi ve bundan zevk aldı. Hayata dair duyduğu öfkeyi her şak sesinde tenimden çıkarmaya çalıştığını hissediyordum.

Onun o zevkle parlayan gözlerini parmaklarımla çıkaracaktım.

İlk önce onu öldürecektim.

Keşke bu dediğime inanabilseydim.

Marcus beni ayak parmaklarımı bir kere daha kırıp sallandırmaya bırakmıştı. Xavier veya Ayaz gelip gitmiyordu, Vincent'tan bahsettikten sonra kaybolmuşlardı.

Vincent...

Gerçekten içeri girdiğine inanmak istememiş, böyle bir aptallık yapabileceğine inanmayı reddetmiştim. Ama yaptığı aptallık mıydı ki? Eğer Jenn, Blaxton için içeri atlamaya yeltenseydi onu tutardım. Fakat elimden kayıp gider ve duvarın öteki tarafına esir düşerse neden yaptığını da bilirdim.

İçeri girmezse onu kurtarmayı denememiş olurdu. Onu kurtarmayı denemediği için yaşamanın ne anlamı kalırdı? Mantıklı bir plan yapmayı beklemek akla en yatkın olandı. Ama ölüp ölmediğini bilmeyecekti, ne tür acılar çekiyor tahmin edemeyecekti ve yavaş yavaş o da delirecekti. Vincent'a da böyle mi olmuştu? Onu tutmaya çalışan Blaxton mıydı?

İçeride olduğunu biliyordum. Bana söz vermişti, ihlal etmeyeceğim demişti. Hayır, yanlış hatırlıyordum. O, sözümü tutamazsam duvarı yerle bir ederim demişti. Yapamamıştı çünkü içeridekilerin neyle beslendiğinden haberi yoktu.

Xavier, Ayaz ve Marcus beni yavaş yavaş yok ediyordu ve sonuna yaklaştırmışlardı. Ona da bana yaptıklarını yapıyorlar mıydı? Bunu düşünmek vücudumdaki Hamyam'ı düşünmekten daha zordu. Hançerden dolayı bağışıklık kazandığımı sanıyorlardı. Peki o? O hayatında Hamyam'a dokunmuş olamazdı.

Vincent benim hissettiğimin bin mislini hissediyordu.

Benim aklıma erişememişlerdi. Ya onun aklı? Delirmiş miydi? Hamyam'ın ne yapabileceğini çözmüştüm ve Xavier buraya adım attığından beri deniyor, aklımı ellerine teslim etmeye beni zorluyordu. Vincent'a bunu yapabilmiş miydi?

Ne kadar acı çektiğini bilmiyordum.

Ölüyordum. Kalbim dayanmıyordu.

Odanın tam ortasında ne zaman yakılacağımı düşünürken kapı bir kere daha açıldı. Ayaz ve Xavier'ı görmediğim her an Vincent'la birlikteler sanıyor ve yaptıklarını kafamda canlandırıyordum.

Kapıya doğru binlerce kez bağırıp onları çağırmıştım. Lütfen bana gelin. Lütfen... Hamyam'ı bana sürün. Sizi göreyim, sizi görürsem Vincent'ın yanında değilsinizdir.

Vincent'ın adı dudaklarımdan dökülmemişti.

Ayaz içeri girdiğinde hemen arkasından Xavier'ı görmeye çalıştım ama yoktu. Tekti.

Tam önümde durdu, yüzünde kas kıpırdamıyordu. Mizacına ve suratına hiç uymayan açık kahverengi ve parlak gözleri yine hiç uyumamış gibi kısılmıştı. Aramızda beş santim vardı, sıcacık geliyordu. Bana iyice baktıktan sonra gözlerinde ufacık bir duygu görürüm sandım. Parmaklarıma başını eğip baktı. Evet, Marcus çıkmadan önce beni tekrar iyileştirmişti çünkü daha sonra tekrar gelmeyi planlıyordu.

"Ayaz," diye boğuk bir ses çıkardım.

Ayaz elini kaldırdı, bileklerimi saran zincirlere doğru yavaşça götürdü. Gözlerimden gözlerini hiç çekmiyordu. "Ayakta dur." dedikten sonra zincirlerin esaretinden beni kurtardı.

GölgeWhere stories live. Discover now