68. Bölüm

4.7K 703 317
                                    

Mia ve Seth bana arabaya gidene kadar ormanın içinden eşlik etti. Raphael arabanın kaputuna yaslanmış biçimde beni bekliyordu. Çimenlerin içinden gelen hışırtıların tek bir kişiye ait olmadığını anladığında bize baktı, arkamdan ilerleyen iki gölgeyi görünce kaşını kaldırdı.

Doğrulup elini cebinden çıkardı. Seth'i de Mia'yı da görmezden geldi çünkü baktığı şey üzerimdeki gölge kıyafetleriydi. O tebessümü yakaladım.

"Özgürsün." dedi Mia Raphael'in karşısına benimle geçip. Raphael'in gözleri ona döndü. Birbirlerine uzun uzun baktılar çünkü benim aksime yıllardır yüz yüze gelmemişlerdi. Raphael tepki vermedi, Seth arkada bekledi. Mia eski takım arkadaşına tekrar etti. "Axxon, emri geri çekti."

Raphael başını kaldırdı. "Şaşırmadığımı söylemeliyim."

"Ben şaşırdım. Seni aramak hobiye dönüşmüştü."

Raphael'in gözleri kısıldı. "Asla bulamazsın."

"Evet." dedi Mia omuz silkerek. "Şimdi bana nerede saklandığını söyleyebilirsin."

Gülümsemesi şeytaniydi. Mia'ya eğildi. "Araştır ve bul." Mia ona tükürecekmiş gibi bakıyordu. "Hâlâ beni kıskanıyor musun yoksa?" Raphael sınırları zorladığı ve bunca yıl sonra Mia'ya böyle yaklaştığı için ona tokat atmak istedim. Fakat sonra gözlerindeki bakış ısındı. "Kıskanma. Birlikte çalıştığımızda iyi bir takım oluyorduk. Tek başımıza ikimiz de mükemmel değiliz." Seth'e de hızlıca baktı ama ona tek kelime etmedi. Edemezdi, Seth de onunla konuşmazdı. Seth'in ona olan siniri kaç yıl geçerse geçsin dinmezdi. Raphael şimdiki tavırlarıyla bana baskıcı kısmını unutturmayı başarsa da Seth asla affetmezdi çünkü beni ondan kıskanmıştı.

Abim dediğim adamdan.

"Teknoloji dehası üzerime çaktırmadan bir çip yerleştirmeden önce gitsek iyi olur." Yolcu kapısını açtı ve geçmemi bekledi. Ben arabaya binmeden önce Mia'ya son kez baktı. "İyi görünüyorsun."

Mia homurdandı ama sesinde öfke sezmedim. "Cehennemde yan."

"İki kişilik yer ayırttım bile. Orada görüşürüz."

Raphael kapıyı kapadı ve sürücü koltuğuna geçti. Ona nereye gideceğimizi söyledikten sonra herhangi bir şey desin diye bekledim ama ağzını açmadı. Sadece kıyafetlerime bakmıştı, bu kadardı. "Babam seni özgür bıraktı. Saklanmana gerek yok. Rahatladığını belli edebilirsin."

"Alışkanlık olmuştu Jane. Her türlü gizli saklı yaşamayı öğrenmek zorundaydım. O herifin çok fazla düşmanı vardı." Babasından bahsediyordu. "Fakat kaleden kaçmak biraz zorlayıcı oluyordu. Axxon'a sen mi söyledin?"

"Hayır, kendisi karar verdi. Ben hiçbir şey demedim."

**

Tünelin içinden dümdüz yürüyerek geçip kapağı arkamdan kapattıktan beş dakika sonra ormanda gezinen açık renkli kürklü kurtla karşılaştım, gözleri turuncu bir şekilde parlıyordu. Xavier dönüşüp karşıma geçmeden önce çirkin bir şekilde sırıttı.

"Büyüyü nasıl kırdın tatlım?"

"Sana ne."

Kollarımı kavuşturmuş, çirkin bir ifadeyle ona bakıyordum ama o suratını parçalamak isteyeceğim derecede gülüyordu. Ceketimden çizmelerime kadar süzdü. "Gölge." dedi başını yana eğip. "Haklı çıkmaya bayılıyorum biliyor musun."

"Belli." Çevreyi süzdüm. "Vincent nerede ve buraya geldiğimi nereden anladın?"

Parmağını kaldırıp ağacın üstündeki kamerayı gösterdi. "Çevrede geziniyordum, burada bir evim var. Aslında sabahın köründe geldim. Ufak bir hesaplamayla kaç gün sonra sevgiline döneceğini tahmin ettik ve birinin seni alması gerekiyordu." Kamera olmasına ayrı şaşırmıştım, onun beklemesinden dolayı dehşete düşmüştüm. İç geçirdi. "Sanırım burada bir araç bırakmam gerekecek. İçimden bir ses sürekli girip çıkacağını söylüyor."

GölgeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin