36. Bölüm

15.4K 1.3K 184
                                    

Jenn kapının önünden bağırdı. "Yedi saniye!" Elindeki kronometreyi durdurdu. "Bir kere daha deniyoruz."

Korkulukların içine giren bıçakları kontrol edip göz bandını geri indirdim. Hepsini fırlatmadığım için belimde hala bıçaklar duruyordu. Benim bıçaklarım değillerdi, Jenn'inkileri kullanıyordum.

Bir kere daha dedi ama üç tur daha bıçakları fırlattım ve hepsini tekrar kemere yerleştirdim. "Yoruldun mu?"

"Hayır, devam et." dedim kuşağı düzeltirken.

Bugün dik duracaktım, bugünden itibaren gördüğüm rüyaların üzerine bin kere daha düşünmeyecektim. Eğer devam etmek istiyorsam avın peşinden giderken yorulamazdım, öğrendiklerimi unutmayı göze alamazdım. Bu yüzden eve geldiğim an Jenn'i öğle uykusundan kaldırmış ve eline bir kronometre tutuşturmuştum. Gözlerimi bağlamasını istediğime inanılmaz şaşırmıştı ama beni giyinmiş bir halde bulunca ne kadar ciddi olduğumu görmüştü.

Suratında bir gülümsemeyle saniye tutuyordu.

Eskiye nazaran hızlı yorulmuştum ama bu kez farklı bir şey daha vardı, gözlerimi kapadığımda gerçekten görüyormuşum gibi hareket ediyordum. Hislerim daha kuvvetliydi, bunun açık zihnimden dolayı olduğunu biliyordum. Saniyeler beni geçse bile bıçağı fırlatmak istediğim yeri bir milim bile kaçırmıyordum.

Bıçakları çekmeye giderken önceden yaşadığım an ikinci kez başıma geldi. Bu Roadster'dı. Gürültüyle bahçeme giriyordu ve arama zahmetine bile girmeden evime gelebiliyordu. İstediği gibi.

Vincent ve Blaxton arabadan indiğinde Blaxton bana hızlıca bakıp Jenn'in yanına gitti ve saniye tutmasını engelleyecek biçimde dudaklarına bir öpücük bıraktı. Vincent ise arabanın kaputuna yaslandı, beni karşısına alacak şekilde arabayı durdurmuştu. Kara gözleri üzerimde gezinirken cebinden sigarasını çıkardı ve dudaklarına koyup yaktı.

Ondan önce kalkmıştım, eve dönmüştüm. Uyandığımda neredeyse öğlen olmuştu ve onun yanıma ne zaman yattığını hatırlamıyordum. Kalkınca onu yüzünü yastığa gömmüş bir halde bulmuştum. Ceset gibi uyuduğu için kaldırmaya yeltenmemiştim. Yanından kaçmamıştım, o da bunun farkındaydı. Sadece uyandırmak istememiştim.

Bıçakları kemere yerleştirdim ve göz bandını taç gibi kafama taktım. "Jenn, bu kadar yeter." Zaten beni izlemeyi kesmişti, Blaxton'ın beline kolunu sarmıştı ve ona günaydın diyordu.

Terleyen ellerimi kısa taytıma sildim ve Vincent beni izlediği için onun yanına doğru yürüdüm. Yaklaşırken uzun bir duman çekti, bir gözünü kısarak geri üfledi. Yakınına girdiğimde aynı kısık bakışlarını bacaklarımdan başlatarak sporcu sütyenine kadar taşıdı.

"Monotonluğundan çıkmışsın?" dedi başını yana eğip. "Pekala, şaşırdım."

"Sana söyledim."

"Bu kadar hızlı yön değiştirmeni beklemiyordum. Ama tebrikler, hoşuma gitti." Jenn ve Blaxton içeri girdi. Vincent hala kaputa yaslanmış bir şekilde bakıyordu.

"Yarın yeni bir gün olacak dedim, çok şaşırma."

Gülümsemesi çarpıcıydı. Hafif bir alay da vardı. Gözlerini aşağı indirip kalçalarıma odaklandı. "Her şeyi kaybetmemişsin." Kaşlarımı kaldırdım. Zayıflamamı mı kastediyordu? Kilo almaya tekrar başlamıştım. Çenesiyle aşağıyı işaret etti. "Gözlerimi şenlendiriyor. Hala."

Şimdi kaşlarım çatılmıştı işte. "Vincent..."

Ellerini kaldırdı, sigarası ağzındaydı. "Ne? Moralini yerine getiriyorum."

GölgeWhere stories live. Discover now