19. Bölüm

18.6K 1.6K 537
                                    

Ertesi akşam büyücüler bizi Çekiç'e gitmeye ikna etmişti. Öylesine, vakit geçirmek için çıktığımızı söylemişlerdi lakin amaçlarının beni görmek ve her şey yolunda, bizden sır çıkmaz imajını doğrulamak olduğunu biliyordum. Artık söyleseler de sorun olmazdı, babam biliyordu.

Jenn, tekila bardağını masaya vurunca iki büyücü de sıçradı. "Yavaş, güzelim." dedi Rose kaşını kaldırıp.

Jenn gülmeye başladı. Çenesini avucuna yasladı, Rose'a baktı. "Hayatımda ilk defa suikasta kurban gidebilirim. Demek böyle bir hismiş." Gözlerimi devirdim, önümdeki koca bardak votkayı aldım.

"Öyle bir şey yok dedik ya."

"Pek güvenemiyorum." diye mırıldandı. Raphael'i büyücülere açıklamak durumunda kalmıştık. Jenn bahsetmek istemese bile Raphael'in kendisini öldürecek kadar ileri gidebileceğini söylemişti çünkü Raphael'le görüşmemi engellediğini Raphael biliyordu. Öldürmesi için yeterli görüyordu. Fakat böyle bir şey yoktu. Böyle bir şey olsaydı Raphael'i kendim öldürürdüm. Ama Jenn... içince pek düşünmüyordu. "Neyse, o hayvanı düşünüp keyfimi kaçırmayacağım." Boş tekilasını kaldırdı. "Pardon! Kendimi tazelemem lazım! Garson!"

O bağırıp dururken ben elimin altına saklandım.

Jenn'in bağırmasından duyduğum utançla başımı aşağı eğdim. Kimseye bakmıyordum, Maya da benim gibiydi. Jenn'in tekilaları geldi gitti, masaya konulduğu an hepsini içti ama birisini de ağzıma zorla dayadı.

Midem alev topuna dönüşmüştü çünkü ne içerse bana da bir yudum aldırıyordu. Gecenin sonunda kusacaktım.

Sandalyemin arkasını parmaklar kavrayınca başımı kaldırdım. Tanıdık gözlerle karşılaştım, arkasından tanıdık yüzlerle... Tabii ki koca bir sürü buradaydı çünkü Vincent beni öylesine aradığında ona Çekiç'teyim demiştim.

Bana bir şey diyecek gibi görünüyordu fakat Jenn'i görünce vazgeçti. "Sarışın iyi mi?"

"İyi değil, fazla iyi." dediğimde Blaxton Jenn'in tepesinde sırıttı.

"Dur, anlarız." dedi, Jenn'e eğildi. "Dans etmek ister misin sarışın?"

Jenn başını kaldırdı. Onun hangi evrede olduğunu biliyordum. Ölmezdi, sürünmezdi ve aklının hala çalıştığı o evredeydi. Lakin iki tekila sonra onu saçından sürüklemem gerekirdi. Dur noktası tam olarak burasıydı yani Blaxton'ı tersleyecekti.

"Olur."

Ağzımdaki votka geri çıktı. "Olur mu?" dedim onun lafına karşılık. Beni duymadı, ayağa kalktı. Blaxton bana bakarak omzunu ne yapabilirim der gibi kaldırdı ve onu alıp gitti.

Resmen gitti.

Ağzım açık izliyordum. Bütün kurtlar ve büyücüler benim gibi onları takip etti, kalabalığın arasında kaybolana kadar kimse gözünü çekmedi.

Vincent pek umursamadığı için Jenn'in sandalyesine oturdu, kolunu atıp benimkine uzattı ve rahatça bacağını dizine koydu. Beni incelerken gözleri kısıldı. "Peki sen ne kadar içtin?" Cevaplamadım, bardağı ağzıma geri dayadım. Gülümsedi ve çenesini kaldırdı. "Pek içmemişsin. Hala yeterince gıcıksın."

Ama artık içecektim çünkü arkadaşım Blaxton'la dans ediyordu.

Jamie ve Hector, büyücülerle muhabbet etmeye çoktan başlamıştı. Vincent onlara hiç bakmıyordu. Bana eğildi, sesini duyursun diye kulağımın içine girdi. "Seninle konuşmam lazım Gölge."

"Şu an mı? Önemli mi?"

"Eh işte. Biraz bekleyebilir ama sen de burada kalmak istiyor gibi görünmüyorsun."

GölgeWhere stories live. Discover now