8. Bölüm

20.4K 1.7K 400
                                    

Vincent'ın yanındaki boş sandalyeye bakarken içim titredi. En arkadaki yerime geçerken başım dik ilerledim. Göz göze bile gelmedik. Herkes buradaydı, yine en sona biz kalmıştık ama bu kez Alaric meydanda yoktu.

Rose ve Maya'nın arasından geçerken ikisi de günaydın dedi. O gün Vincent'ı evden kovduktan sonra Blaxton da onu takip etmişti. Büyücüler, biz de gidelim mi diye sormuştu ama onlara kalmalarında sakınca olmadığını söylemiştim. Bu liste saçmalığı kurtlar gittiğinde bitmişti. Yarım saatten daha uzun süre oturmuşlardı. Belki de hayatımda ilk defa dört kız olarak mutfakta kahve içerken bir şeyler konuşmuştum.

Hem de hiç tanımadığım iki büyücüyle.

Vakit geçtikçe ikisinin de sıradan bir insandan farksız olduğunu görmüştüm. Vincent'ı benim kovduğumu anlamışlardı, nedenini sormuşlardı. Sinirimi bozdu deyip geçiştirmiştim. Bunun üzerine onlar da kurtlardan pek hazzetmediklerini söyledi. Geçirdiğimiz yarım saat dedikodu doluydu. Ben böyle demezdim ama bazıları dedikodu yaptınız derdi. Genellikle dinlemiştim ama dinlemek bile hoştu.

Vincent'ın yanına geçtim. Oturduktan on saniye sonra Alaric içeri girdi. Kapıyı arkasından kapatır kapatmaz konuşmaya başladı, günaydın dedi, önündeki kurtlara günlerinin nasıl geçtiğini sordu.

Vincent'a dokunmayayım diye iyice kenara kaymıştım. Çaktırmadan hızlıca onda göz gezdirdim. Alaric'e bakıyor gibi görünüyordu ama dinlemiyordu, hayallerdeydi. Kollarımızın arasında iki santim vardı. Siyah tişörtü geçen gün giydiğinin aksine dardı ve kalın kollarına yapışmıştı. Kollarını çözdü, önündeki kalemi alıp çevirmeye başladı. Parmaklarına baktım. Zarif görünen uzun parmakları vardı. Muntazam ellere sahipti, işini sanat gibi gösteren bir katilin ellerine benziyordu.

Kalemi çevirişini izlediğimi sandı, halbuki onu izliyordum. Ama o da bana kısaca bir bakış atınca ne yaptığımı fark ettim.

Suskunluğum Alaric'in bana sorduğuna emin olduğum soruyu duyunca bile bozulmadı. Nasıl geçti demişti. Nasıl geçtiğini Vincent ve bana bakınca anlayabilirdi.

Yarım saat boyunca Alaric herkesle konuşmaya çalıştı. Bu liste işinin devam edeceğini söyledi çünkü Maya ona geçen gün bizim evde olduğundan bahsetmişti, kurtların da orada olduğunu açıklayınca Alaric bundan çok hoşlanmıştı. Kimse bu kadar kalabalık sohbet etmek zorunda değildi fakat işler Alaric'in istediği gibi ilerlemişti.

Duvara başımı yasladım, Alaric'in sesi ninni gibi gelmeye başlamıştı. Gece uyuyamadığım doğruydu, yatağımı hala yadırgıyordum.

"Gözlerim kapalı olabilir ama bana baktığını biliyorum." dedim, suratımın her yeri inceleniyordu.

Hala görmüyordum ama şimdi de gülümsediğinden emindim. "Ölüyor gibisin." diye yorumda bulundu. "Ne hoş."

"İşine gelirdi, değil mi?"

"Kesinlikle."

Alaric, masaya yaslanmış konuşuyordu. Vızıltı gibiydi. Jenn'in adını söyleyince bir gözümü açtım. Liste için oluşturduğu eşleri değiştiriyordu. Herkes Alaric'in kağıdını doldurmayı bir şekilde başarmıştı, Alaric de bu kadarını beklemediğini itiraf etmişti. Aslında o rica ettiği için başlamış gibi görünsek de herkesin merakla dinlediğini biliyordum. Blaxton ve Maya'da böyle olmuştu.

"Jenn, artık Blaxton ile eşsin." Alaric'in tebessümle söylediği bu cümleyle Jenn öyle bir hızla ayağa kalktı ki sandalyesini yasladığı masa -Vincent ve benim masam- devrilecek gibi geri gitti.

Masa geri kayınca Vincent ben daha doğrulamadan bir eliyle masayı tuttu, diğer elini de benim sandalyemin arkasına koyup tepetaklak gitmemem için tuttu. Başımı duvardan ayırdım, koca gözlerle ona baktım. Sandalyenin bir ayağının üzerinde kalmıştım.

GölgeWhere stories live. Discover now