41. Bölüm

10.2K 1K 297
                                    

Gecenin dördünde, Maya'nın evinden döndükten sonra kendimi bir tartışmanın ortasında bulmuştum. Raphael'le detaylı konuşmamı onlara anlatmıştım, partiden dört gün önce nerede yapılacağı haber ediliyor demiştim. Sadece maskeli olduğu ve teması belliydi. Elbette belirli topluluklar içinde böyle buluşmalara denk geliyorduk ama Jenn de ben de bunu sır olarak sakladık. Kalede olmayabilirdik ama kalenin sırlarını ve geçmiş görevlerini ifşa edemezdik. Bu, etmediğim yemini de tetiklerdi elbet.

Seth ve Mia'yı telefonda tutup durum değerlendirmesi yaptılar. Bu kez sessiz kalan bendim çünkü aklımdaki planı tartışıyorlardı, araya girmeye gerek duymadım. Elbette ben gidecektim. Jenn'e bunu bırakmazdım, sadece yanımda kim gelecek onu konuşmuşlardı.

Bana kurt adam lazımdı. Görüşümüz yoksa kulağımız olmalıydı. Jamie ben seninle gelirim derken Vincent'a bakmamak gibi bir hata yaptı, onun suratını görünce korkunç bir tebessümle geri adım attı.

Parti iki hafta sonraydı, yani aceleye hem ihtiyaç vardı hem de yoktu. Rose, Raphael'in verdiği haberin ardından kendisini evine kilitlemişti. İksir yapıyor, mükemmeli arıyordu. Claire'e onu yetiştirdiği için bir kere daha içimden teşekkür ettim çünkü bu iksir hem bir sırdı hem de yapması yetenek gerektirirdi. Akademinin eski gözde iki büyücüsü Cold Lake'te benimleydi. Rose ve Maya, Claire'le çalışacak kadar güvenilir büyücülerdi. Bu güven hem onlara saklı iksirlerin tarifini sağlamıştı hem de Cold Lake'e, liderlerin gittiği kasabaya sürüklemişti.

Onlar iksirle uğraşırken Raphael gecenin köründe evime geldi, beş dakika görünüp gitti. Davetiye getirdi, üzerinde ne adres ne de isim vardı. Böyle bir parti neden düzenleniyor diye sorduğumda omuz silkti, kaynaşmak için dedi. Saklı işleri saklı konuşmak zorunda olan birkaç kişi örtbas ediliyor olmalıydı.

Bununla Mia daha sonra ilgilenecekti.

Davetiyelerin ardından evime devasa iki kutu gönderildi. Bu kez Raphael'den değil, Mia'dan gelmişlerdi. Üzerinde de küçük bir not vardı: Kabarık eteklerle umarım koşabilirsin. Jenn notu okuduğu an Mia'nın giymem için yolladığı elbiseyi çıkardı.

Gözlerim yuvalarından fırlayacak gibi açıldı, ağzım da yere yapışıyordu. Bu klasik veya şatafatlı bir elbise değildi. Bu resmen balondu.

Hem de yarı çıplak bir balon.

Jenn, elbisenin ne kadar ağır olduğunu onu kaldırışıyla belli etti. Bu çağa ait gibi durmuyordu ama Mia bana elbiseyi bulacağını ve uygun olanı arayacağını söylemiş, detaylar için de Raphael'le konuşmuştu. Kalenin kurallarına karşı geldiğini umursadığını sanmıyordum çünkü uzun bir konuşma yapmışlardı.

Elbiseyi süzmeye eteğinden başladım. Bordo renkleri siyaha çalıyordu. Siyah eteğin tam ortasından bordo bir kumaş geçiyordu ama hepsi birbirine karışmış gibiydi. Eteğin ucundan başlayıp korsenin tepesine kadar çıkan işlemeler vardı. Ufacık taşlar göze batmıyor, sadece ışıltı katıyordu. Bunun içinde nasıl yürüyeceğimi düşünürken gözlerimi tepeye kaldırdım. Vücudumu sımsıkı saracak bir korseydi. Etekten uzanan taşlar, tül ve demir korseye de işlenmişti. Tül boynu sarıyordu, omuzları kaplıyordu fakat elbisenin göğüs kısmı açıktı.

Jenn kaldırdığı elbisenin tepesinden bana baktı. "Çok rahat görünüyor."

"Sorma."

Diğer kutuyu açtı. İçinden takım elbise çıktı, Vincent'ın bedenine uygundu fakat bu da çağın dışındaydı. Pantolonu günlük hayatında giyemezdi, olay pantolonda değildi. Ceket olması gerekenden uzundu, içine giyeceği gömleğin yakaları boynunun tepesine kadar çıkıyordu. Gömlek bile diyemezdim, bu da başka bir ceket gibiydi. Düğmeleri metaldendi, kanca gibiydi. Ceketin beli o kadar inceydi ki üzerine sımsıkı oturacak ve onu dimdik durmaya zorlayacaktı.

GölgeOnde histórias criam vida. Descubra agora