15. Bölüm

19.5K 1.6K 405
                                    

1 hafta sonra

Bir haftalık sessizlik yanlış bir şekilde sıkıcıydı. Yanlıştı çünkü kurtların hiçbiri yoktu ve hoşlanmadığım kişileri görmemek sıkıcı bir hafta geçirmeme sebep olmamalıydı. Vincent'ın evinden çıktıktan sonra onu görmemiştim. Ancak Alaric ile buluşmaya gittiğimizde onu aramıştım çünkü sandalyesi boştu. Sadece onun değil, hepsininki boştu. Şaşırtıcı biçimde telefonumu açmıştı ve birkaç gün yokum, Alaric'e beni ispiyonlamamasını söyle demişti. Hemen de kapatmıştı.

Ama bugün Cold Lake'teydiler. Kalan herkes gibi.

Jenn sabah külüstürle alışverişe gitmiş ve sokaklardan araba geçmeyeceğini söyleyip geri dönmüştü. Bu akşam malikanede parti vardı. Hem de bütün liderler buradaydı.

Saldığım saçlarımı arkama attım, aynadaki görüntüme inanamadım. En son ne zaman böyle giyinmiştim hatırlamıyordum bile. Üzerimde dapdaracık siyah bir elbise vardı, bu kez benim elbiselerimden biriydi. İncecik askıları açık göğüs dekoltesini sağlam tutuyordu. Hiçbir zaman parıltı bağımlısı olmamıştım, en sade hali tercih ederdim. Elbise, kalça kıvrımımın belki de üç parmak altındaydı. Yani oturup kalkmak için pek uygun değildi. Yağmur yağmamasını umuyordum çünkü ayağımda yine çivi topuk ayakkabılar vardı. Sahip olduğum en yüksek topuklular olabilirdi.

Değişiklik bu değildi, değişiklik gözlerimdeydi. Jenn acı çekmeme dayanamayıp elinde birkaç fırçayla kendisini odama atmıştı. Kömür karası göz makyajı yapmasına izin verdim. Söylediği gibi gözlerimin rengini öne çıkarıyordu lakin gözkapağım ağırlaşmış gibi geliyordu.

Üzerime deri trençkotumu aldım ve dışarıda Jenn ile buluştum. Benim gibi süslü görünüyordu ama o da parlamıyordu. Kırmızılar içinde onu görünce sarı saçları daha fazla ilgi çekici oluyordu.

"Hazır mısın?" dedi elinde anahtarları sallarken.

Gülümsedim, bana fırlattığı anahtarı havada yakaladım.

**

Akşamüstü gerçekleştirilen kokteyl için hava mükemmeldi. Cold Lake'e güven asla olmazdı ama bugün şans Bruce'tan yana olmuştu. Gökyüzünde bulut bile yoktu ve insanı terletecek bir sıcaklık kesinlikle değildi.

Kalabalığın içine daha önce bu şekilde girmemiştik ve ilk defa kendimi gergin hissediyordum. Ben genelde tepeden izleyen olurdum ve ben herkesi görebiliyorken, kimse beni göremezdi.

Cold Lake'deki koca malikaneyi bulmak zor olmadı. Tepede kalıyordu, Nash ailesine ait mülkü işaret eden birçok tabela vardı. Jenn, telefondaki bağıran kadına hiç muhtaç kalmadan yolu tarif edebilmeyi başarmıştı. Kıvrımlı yola girdiğimizde ikimiz de dışarı baktık. Ağaçların içinden ilerleyen yol direkt olarak malikaneye açılıyordu ve uzaktan gördüğüm devasa yapı... "Oha." Jenn'in verdiği tepkiyi vermeme az kalsın sebep olacaktı.

Yolun sonuna doğru hızla sürdüm. Ben her yaklaştığımda devasa heykeller beni izliyor gibi hissettirdi, malikane gözüme daha da büyük göründü. Demir kapı, yaklaştığımız an zangırdayarak iki yana açıldı. Jenn de benim gibi şok içinde izliyordu.

Hayatımda gördüğüm en düzgün çimenlerin çevrelediği yoldan devam ettim. Hepsi aynı boydaydı, biri diğerinden bir milim uzun değildi. Malikanenin önündeki onlarca arabayı geçtim. Birbirinden renkli arabalar sadece Bruce'un değildi. Misafirlerin araçları yol boyunca park edilmişti. Oralarda bir yerlerde Roadster'ı gördüğümden emindim.

Malikaneye girişte, gösterişli girişi geçince, görevliler bizi durdurdu. Kapım açıldığında hiç beklemeden aşağı indim. Malikanenin neye benzediğini biliyordum. Saldırdığım yer burası değildi, Bruce'un başka bir sarayıydı ama Mia bana malikanenin neye benzediği ve planını Cold Lake'e gitmeden önce göstermişti.

GölgeWhere stories live. Discover now