66. Bölüm

4.9K 692 421
                                    

Neredeyse koşarak ağaçların arasından gidiyordum. Ter sırtımdan aşağı Hamyam tozu gibi süzülüyordu.

Raphael'i arkada bırakmıştım, bir noktadan sonra yalnız ilerleyeceğimi biliyordu. Vincent'tan ayrı olarak benim fiziksel görüntümde hiçbir değişiklik olmamıştı ama Raphael beni aldığı an kollarını dolamış, rahatlatıcı biçimde iç çekmiş ve sonra uzun uzun süzmüştü. Farklı görünüyormuşum gibi bakmıştı. Halbuki bir şeyim yoktu.

Duvarın ötesine geçtiğimi o da sır olarak saklıyordu ama bunu nasıl başardığımı sorup durmuştu. Elbette söylememiştim ve neredeyse sekiz saat boyunca iyi olduğuma ikna etmeye çalışmıştım. Buluştuğumuz an ona açıklama yapamayacak kadar berbat bir durumda olduğumu, istesem de tek kelime edemeyeceğimi, bunu beklememesini söylemiştim. O da beklememişti. Fakat içi içini yiyordu.

Oradan oraya yürürken içimdeki patlama, havanın ne derece sıcak olduğunu bana unutturuyordu. Ağaçlara tutunuyor, sağıma soluma bakınıyor ve ondan bir iz görmeyi umuyordum ama yoktu. On beş dakikadır olduğum yerde dönüp duruyordum.

Avucumu kalın kabuklara yasladım ve eğilip nefes almaya çabaladım. Göğsüm şiddetle inip kalkıyordu. Artık yorulduğumu sanmıyordum ama sıcaklık bana etki ediyordu.

O şekilde nefeslenirken gözlerimi devirdim. "Babam bana bir daha görüşeceğimizi söyledi fakat sen beni görmek istemiyor gibisin." dedim çimenlere doğru.

"Babanın dediği her şeyi yapıyor musun?"

Sesi duyunca çarpılmış gibi doğruldum ve hızlıca arkamı döndüm. Galea bir ruh gibi dibime girmişti. Gözleri parlıyordu, tebessüm ediyordu. Aynı görünüyordu, hatta kıyafetleri bile değişmemişti. Kollarını kavuşturmuş izliyordu.

"Yılmadan ne kadar daha dolaşmaya devam edeceğini merak etmiştim doğrusu." Bu dediğine karşı yüzümü buruşturdum ve alnımdaki teri sildim. Koskoca, insanüstü bu kadın benimle resmen alay ediyordu.

"Birkaç tur daha atmayı planlıyordum."

Dediğimi duymamış gibi başını yana eğdi, bana bakarken gözleri daha da kısıldı. "Ah, sözüme uymuşsun. Anlamana çok sevindim."

"Metal sıvıya karışıyorsa ondan kaç? Yerine getiremedim çünkü beni nehrin içine fırlattılar!"

Galea omzunu kaldırdı. "Bahsettiğim ikinci kez karşılaşırsan ondan kaçmandı. Tam olarak açıklasaydım başına geleceklerden haberdar olurdun. Ana fikri almanı ummuştum. Başarmışsın. Gördüğüm kadarıyla Vincent başaramayacaktı. Nehirden çıktıktan sonra geri döndüğüne görüde şahit olmadım ama kendini öldürmeyi beceriyordu. İyi olmasına sevindim."

İlk olarak yalan söylüyordu, sevinmemişti. Umurunda değildi.

Ve ikinci olarak... "Bunu gördün mü!" diye bağırdım. Üstüne bir adım attım. "Gördüğün halde bana bulmaca gibi sözler mi söyledin!"

Bu kez gerçekten gülüyordu. "Çocuğum, baban bile seni uyarmadıysa bana söylemek düşmeyecekti. Fakat Axxon'ın lavanta konusunda sana inanması bile iyiye işarettir. Şaşırıyorum doğrusu. Hem de bunca şey gördükten sonra hala şaşırabiliyorum..." İç geçirdi. "Axxon her şeyi mahveder sanmıştım. Pekala, ona büyük bir iyilik borçluyum ve bu karşılığı kızına vermeme kesinlikle laf söylemeyecektir."

Yine ne saçmalıyordu?

Babam tam olarak neyi biliyordu?

"Anlamıyorum Galea."

Bu kez farkındayım der gibi başını salladı. Bana doğru yürüdü ve sonunda buruşuk parmaklarını omzuma koydu. "Gel Jane. Sohbet edelim."

Gitmedim. Bir adım bile atmadım. "Bana seni ikinci görüşümde seni öldürmem gerektiğini söylemiştin. Hatta bunun için..."

GölgeWhere stories live. Discover now