51. Bölüm

11K 1K 383
                                    

Babam hiçbir şey demeden telefonu kapadığı için çıldırmış vaziyette çardağın etrafında dönüyordum. Vincent ise oturmuştu, kollarını iki yana uzatmıştı ve beni izliyordu.

"Niye bir şey söylemedi? Öylece kapattı."

Başını sağa eğdi. "Bu huyunu kimden aldığın belli oldu."

"Beni Eagle'a çağırmak için sebepleri yok."

"Babanın siniri konseyin hala peşinde olmasınaydı. Onların çağırma sebebine öfkeliymiş gibi gelmedi. Aradıklarında öğrenirsin."

"Üç gün sonra da arayabilirler."

Ben kendi kendime konuşuyordum, o da bana yakaladığı yerden cevap vermeye çalışıyordu. Yürürken birden durdum, oturuşu dikkatimi çekti. "Dolaşman bitti mi?"

"Neden bu kadar... umursamazsın?"

Dudak büzdü. "Üç gün sonra dedi. Üç gün boyunca kafamı acaba ne diyecekler diye doldurmayacağım, yeterince derdim yokmuş gibi davranamam. Bu üç gün sonrasının konusu. Sana da tavsiye ederim."

Demin beni anlayışla karşılamış, üzerine bir güzel tehdit etmiş, sonra ona dokunmama bir şey dememişti ama sesi buz gibiydi.

"Aradıklarında gitmem gerekecek." deyip çatlayan başımı sıktım. "Babamın çıkması demek, kalenin çıkması demek."

Omzunu kaldırdı. "Ben de geleceğim Jane."

Anlamasını bekledim ama fark ettiğini sanmıyordum. "Eagle'ın kapısı ancak çağırdıklarına açılır. Merkez binaya davet edilmedikçe giremiyorsun."

Tekrar umursamadı. "Gölgeler girebiliyor?"

"Gölgeler davet edilmeyi beklemiyor."

"İyi, ben de beklemiyorum. Kapıyı açsalar iyi olur." Bu kez başını diğer tarafa eğdi. "Neden zıplıyorsun?" Kıyafetlerime baktı. "Montun nerede ve bu kazağa benzer bir şey giydiğini daha önce görmedim."

Bakışlarım otomatikman kazağa indi. Boğazlıydı, inanılmaz yumuşaktı ama dar değildi. Genellik boynuma yapışan boğazlıları tercih ederdim, bu dökülüyordu, ayrıca krem rengiydi.

Vincent kolunu indirdi ve öne eğildi. "Çenenden aşağı kan aktığını hatırlıyorum. Ve yukarıda dedin ki, eve girip telefonunu aldığın an bana gelmişsin." Hayır demedim. İyice kaşları çatıldı. "O herifin aldığı kıyafetleri mi giyiyorsun?"

"Başka şansım mı vardı?"

Pantolona kilitlendi. Gözlerini yumup ciğerlerini şişirdi, patlayacak sandım. Hızlıca ayaklandı ve elimi yakaladı. Beni çimenlerden hızlı hızlı yürütürken sorularıma yanıt vermedi, telefonunu çıkardı.

"Jane ile gitmemiz gerekiyor. Birazdan geri geliriz."

Bu kadar. Başka da bir şey demeden kapadı. Sanırım Blaxton'ı aramıştı.

"Kıçındaki dona kadar farklı göründüğüne eminim. Ve çamaşırının ne renk olduğunu bilen kişi ben değilim."

"Eve uğrayacaktım zaten. Kendin gibi davran, sinirimi bozuyorsun."

Beni çekmeyi sürdürdü. "Peki, bir dahakine Zara'nın beni giydirmesine izin veririm."

Adımlarım birbirine karıştı ve dişlerimin arasından "Vincent." diye uyardım.

"Hak ettin." Arabasına götürdü. Kapıyı çektiğim an gaza bastı ve kapılar tam açılmadan aralarından uçtu geçti.

**

Evime gidiyoruz sanmıştım. Malikaneyle arasında dehşet bir mesafe yoktu ama yedi dakika sonra arabayı kapatmış ve inmemi işaret etmişti. Birazdan döneriz derken bu kadar acele edeceğini düşünmemiştim, kasabanın işlek caddesindeydim.

GölgeUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum