28. Bölüm

15.7K 1.4K 227
                                    

Aradığım koyu bulutlar tepemi kaplıyordu, güneşi tamamen örtüyordu. Bana fikir vermesi gereken tabelanın hemen altına arabamı çekmiştim ama o tabelanın dili de benimki gibi tutulmuştu. Kaç dakikadır arabanın içinde duruyordum bilmiyordum. Sadece direksiyonu tutuyordum, motor hala alışıyordu fakat ne geri dönebiliyordum ne de ilerleyebiliyordum. Öylece bekliyordum.

Saatler süren araba yolculuğu sonrası gece olmuştu. Sahil evini terk etmemin sebebi zaten aklımda bir şeyleri oturtmuş olmaktı. Jenn'i gördükten sonra ilerideki günlere karar verebilirdim, hatta bunu haftalarca düşünmeme gerek bile yoktu. Fakat beni burada tutan, bu sınıra geçmemi engelleyen başka şeyler de vardı.

Jenn ile yüzleşmem demek, kale ile yüzleşmek demek olacaktı. Evet, Jenn hiçbir zaman kaledeki gölgelerden olmamıştı, kız kardeşimdi ama ona açıklama yaparken kaledeki günlerim beni vuracaktı. Bana ne kadar kızgındı? Kaybolduğum zaman, altı ay önce onunla konuşmuştum. Raphael bana sürekli Jenn beni arıyor çünkü benim yanımda olduğunu düşünüyor demişti. Ben uzaklaşacağımı söylemiştim, o kabul etmemişti.

Gaza bastım fakat eve dönen kıvrımı atladım. Dümdüz ilerledim, nereye gittiğimi bilmeden. Cold Lake'in içinde buraya ait olmadığını yeterince belli eden, fakat renginden dolayı karanlıkla kamufle olan arabayla dakikalarca gezdim.

Kendimi Çekiç'in önünde buldum. Neden buradaydım? Sadece sürmüş ve kasabanın görüntüsüne alışmak istemiştim ama alışkanlığım hava karardığında uğradığım bir yer olduğu için beni Çekiç'e yönlendirmişti.

Düşünmeyi kestim ve arabadan indim. Otoparka hızlıca baktım, tanıdık bir araba görseydim geri dönecektim ama gözüme ilişen bir şey yoktu. Ceketimin kapüşonunu geçirip Çekiç'in kapısından geçtim ama geçtiğim an durmak zorunda kaldım. Kalabalıktan gelen uğultu içime işledi. Altı aydır tek başımaydım, Arnold ve Raphael dışında kimse yoktu. Ve burası... dayanamayacağım kadar kalabalık gelmişti. Eskiden dikkatimi çekmeyen bu yoğunluk şimdi çok fazlaydı, çok ilgi çekiyordu.

Boğazıma gelen yakıcı hissi bastırmak zorunda kaldım ve insanların içinden geçip bara yöneldim. Hızlıca çevreyi kolaçan ettim, yine tanıdık birisini göremedim. Uzun bar sandalyelerinden birisine geçtim, en sondakini seçtim.

Raphael'in bana verdiği telefondan ona Cold Lake'te olduğumu söylediğim bir mesaj attım. Bu sırada barmen aceleyle geldi, daha önce görmediğim birisiydi. Sadece bira istedim, önüme bırakıp geri gitti. Telefonu cebime sıkıştırıp diğerini çıkardım. Kendi telefonumu şişenin yanına bıraktım ve kapalı ekranına öylece baktım.

Biramı içerken midem ekşidi, yine kusmak istedim ama oyalanmak ve kendime işkence edebilmek için ağzıma dayadım ve üst üste yudumlar aldım. İç yakan bir nefes çekip aylardır yapamadığımı yaptım ve telefonu açtım.

Mesajlar ekranı bir bir işgal ederken sadece isimleri okudum. Bütün mesajların geldiğini sanmıyordum, telefon bir yerden sonra kasmaya başlamıştı. Bir bira daha isterken ekranı kaydırdım ve hiçbirine tıklamadan öylece gezindim.

Seth, Mia, Jenn... Binlerce mesaj atılmıştı. Bazıları sadece telefonum açık mı diye kontrol etmek içindi. Jamie, Kevin, Hector, Blaxton ve Vincent... aynı mesaj yığını onlardan da gelmişti. Rose ile Maya binlerce kez aramıştı.

Alaric bile mesaj atmıştı.

Aramalara girdim. Babamın adını görünce telefonun yan tuşuna basacak gibi oldum, adını okumak istemedim. Elbette beni arayacak, merak edecekti. Sürgün edilmemin hemen ardından Seth'i yanına çağırdığını ve beni sorduğunu tahmin ediyordum. Kayboluşumu ona söylediklerinde endişelendiğinden de emindim. Gölge olmayabilirdim ama onun kızıydım.

GölgeWhere stories live. Discover now