17. Bölüm

19.3K 1.6K 347
                                    

Ertesi gün öğle vakti büyücülerle birlikte bahçede otururken Jenn tanımadığı bir numarayı açmak gibi bir hata yapmıştı. Blaxton'dı. Maalesef Jenn'in bağırışlarını hiç umursamadı, yüzsüzlüğüne yüzsüzlük kattı ve evime koca bir sürüyle geldi.

Hatta o kadar hızlı geldi ki hazırda beklediklerini düşündüm.

Ayaklarımı sehpaya uzatmış kahvemi yudumluyordum. Gürültücü motorlar tam önümde durunca keyfim kaçmıştı. Tanıdık olanı aradım, hatta arabanın kükremesini duyacağım sandım. Bu yüzden kalp atışlarım ağzımda atıyordu ve kendime üç tane tokat atmak istiyordum çünkü bir ya da iki tane yetmeyecekti. Vincent'ı göreceğim diye olmuştu. Geceden beri konuşmamıştık. Hatırlıyor muydu emin olamadığım için garip bir akım bedenimi sarmıştı.

Eğer hatırlamıyorsa ağzımı açmayacaktım.

Hatırlıyorsa da tokadı ona atacaktım.

Ama gelmemişti. Nabzım tekrar normale dönerken neden kendimi geriye doğru gözlerimi yumarak attığımı bilmiyordum. Jenn çeneni kapalı tut demişti çünkü onu öldüreceğimi düşünüyordu. Jenn haklıydı, onu öldürmek istiyordum lakin yine suçu ona atamıyordum. Dün belki de gördüğüm en sarhoş kişi olma şerefine erişmişti ve onu parmağımla ittirsem bile geri düşecekti. Bunu da yapmamıştım.

Blaxton, Jamie ve Hector verandaya uzanan merdivenlerden çıktığında Jenn hırlar gibi nefes çekti. "Niye geldin kuçu kuçu?"

Blaxton ellerini kaldırdı. "Alaric?" dedi iğneleyici biçimde. Alaric bu sabah bizi toplamıştı. Vincent olmadığı için az kalsın ben azar yiyecektim ama onunla konuştuğumu ve geceden kalma olduğunu, büyük ihtimalle uyanamadığını söylemiştim. Şaşırtıcı biçimde umursamamıştı. Ama hepimizin ağzına etmişti çünkü kimse onun istediğini geçtiğimiz hafta yapmamıştı, kimse birbiriyle konuşmamıştı. Bu yüzden eşler de değişmemişti.

Jenn bardağını sertçe bıraktı.

Blaxton Jenn'in yanına oturdu. Jenn de ona değmesin diye bacaklarını birbirine geçirdi. Jamie bir sandalye çekince Rose yerini Hector'a verdi çünkü Hector o sandalye için fazla büyüktü.

"Sen buraya geç."

"Rahatını bozma?"

"Geç işte."

Kibarlık ve kabalık arasında kalan kısa bir konuşmaydı. Üçlü koltukta tek oturuyordum. Jamie de yanıma geçti. Ona daha samimi bir bakış yollamak isterdim ama halim yoktu. Dün benim için tam bir fiyaskoydu. Hem Bruce hem de kardeşi aklımda tepiniyordu.

Ayrıca babamla konuşmuştum.

Bana Bruce'un söylediği hiçbir şeyi yüksek sesle söyleme demişti. Yani Jenn'e bile anlatma diyordu. Seth, Riley ve Mia dahil olmak üzere kimseyle konuşmamam emredilmişti. Babamın bunu demesi ihanetten çoktan şüphelendiğini gösterirdi. Zaten Eagle'dan döndüğümüzde ve birbirimize baktığımızda ikimizin de aklına gelmişti ama birbirimizle hiç konuşmamıştık. Artık kaçınılacak bir durum kalmamıştı.

"Jane," Blaxton bana seslenince yarı kapalı gözlerle ona baktım. "bira var mı?" Uzun zaman sonra tebessüm ettim ve ona orta parmağımı kaldırdım. Kahkahası kulağıma doldu. "Bir gün bana bira vereceksin."

"Sana ne dedim? Cesedimi çiğnemelisin. Seni evimde bile istemiyorum. Hadi git."

"Gitmem."

"Git."

"Cesedimi çiğnemelisin." dedi. "Ya da kuyruğumdan tutup sürükle. Gerçi beni taşıyabileceğini sanmıyorum."

"Seni öyle bir korkuturum ki kuyruğunu kıstırıp kendin kaçarsın." Konuşmadan zevk aldığı belliydi, bu yüzden ilerletmedim.

GölgeWhere stories live. Discover now