37. Bölüm

13.9K 1.1K 301
                                    

İki gün sonra, koltuğumda kucağımda bilgisayarla otururken saatleri öldürmekle kalmıyor, insani şeyler yapıyordum. Alışveriş gibi. Veya araştırma.

Pek fazla uyuyamamıştım, kusmaktan kendimi alıkoyamamıştım. Ama yatağıma dönüp tekrar uykuya dalmam o kadar da zor olmamıştı.

Laptopu yanıma bırakıp televizyona daldığım sırada kapı her zamanki gibi çalmadan açıldı. Daha arkamı dönmeden göz devirdim. "Patili dostları her ne kadar sevsem de... huzur içinde bir gün geçirmek pek olası değil."

"Aha, Jane... sana da merhaba." dedi Blaxton.

"Lafım seni kapsamıyor Jamie."

"Biliyorum."

"Beni kapsıyor mu?" Üçüncü ses sordu. Blaxton ve Jamie, artık sahiplendikleri evin mutfağına geçerken o oturduğum üçlüye doğru yürüdü.

"Elbette."

Başımın iki yanından koltuğu uzun parmaklarıyla kavradığını hissettim. Hemen ardından nefesi kulağıma düştü. "Alındım demeyeceğim çünkü patilerime laf etmeni de özlemişim. Blaxton gibi."

Blaxton, dolaptan bulduğu şeyleri ağzına tıkarken "Gerçekten... özlemişim." diyerek bana laf attı.

Kanal değiştirdim, bu sırada Vincent hala tepemdeydi. "Günler geçsin diye kendini aptal programlara mı vermeye karar verdin?" dedi televizyona bakarken. Sonra başka bir şey sordu. "Ve alışveriş mi? Bu ne? Neden aynı kitabın adının geçtiği bin sekme açık?"

Bilgisayara baktığını fark edince gözlerim kocaman açıldı. Ekranı kapatmak için avucumu laptopa bastırdım ama o basbayağı bilgisayarı kendisine çevirmişti ve inceliyordu. "Sana ne?" diye bağırınca Jamie bize döndü.

Stokta yok yazısı hariç bir şey göreyim diye bin site gezmiştim, sipariş vermeye çalışıyordum. Yanıma koyduğumu unutmuştum çünkü benimle alay edecekti.

Vincent doğrulunca bilgisayarı hemen kapadım. "İşime karışma."

"Sadece bir soruydu. Tırnaklarını geri sok." Kolumdan çekiştirmeye başladı. "Haydi kalk." Yüzüne neden der gibi baktım. "Buraya laf olsun diye gelmedim. Bana eşlik etmekten keyif aldığını fark ettim. Eh, ben çıkıyorum. Sen de gelirsin herhalde."

Koltukta dönmüştüm, Blaxton ve Jamie'ye bakıyordum. Jenn henüz yoktu, marketteydi ama onlar buralarda takılacağını dolabımızı talan ederek belli ediyordu. Blaxton yemek yemeye devam etti, Jamie omzunu kaldırdı.

Ceketimi kapıp Vincent'ın arkasından çıktım. Yine ormanın içine girene kadar dönüşmedi ve yine beni sağdan sola çarparak bir saatten uzun süre koşturdu. Hakaretlerim küçümsenemezdi, saçlarıma bir daha çıkmamak üzere giren tüm kuru otlar için ona küfrettim. Karşılığı burnundan oflar gibi verdiği bir nefes oldu.

Geri dönmeye başladığında daha sakindi. Artık bu ormanı avucumun içi gibi biliyordum, bu yüzden eve gitmediğinden de emindim. Beş dakika sonra nefret ettiğim çamurların üzerinden atladı ve inmem için silkindi. Bir ağaca kadar geri çekildim.

Kendi haline hemen büründü, kıpkırmızı gözleri yerindeydi ama dudaklarında kadınları korkutacak bir sırıtma da vardı. Elini arkamdaki ağaca yasladı, önümü kapadı.

"İskeleye gidelim mi?" diye sorunca kaşlarımı kaldırdım.

"Şu an?"

"İşin mi var?"

"Hayır, yok ama..." Sağa sola baktım. Gerçekten işim yoktu.

"İskeleyi sevdiğini biliyorum. Uzun zamandır gitmediğini de biliyorum. Ben de gitmedim. Tahtalar çatlamış mı diye kontrol edebiliriz."

GölgeWhere stories live. Discover now