13. Bölüm

21.6K 1.7K 413
                                    

Cadının yanında değildim, arkasında değildim, tepesindeydim. Çatının üzerinden eğilmiş bir şekilde yürüyüşünü takip ediyordum. Sokaktan hiç acelesi yokmuş gibi ilerliyordu. Üstüne çıkmak çok zor olmamıştı. Bir evin duvarından geçmiş, odalarından devam etmiş ve merdiveni kullanarak tepeye çıkmıştım. Evlerin dip dibe olması benim şansımdı çünkü çatıdan çatıya çok kolay bir şekilde atlayabiliyordum.

"Vincent nerede?"

"Bir yan sokağından takip ediyor. Seni kaybetmesini istemiyorum Kaptan. O huysuz kurt sinirlenip birisini öldürebilir."

Vincent şu an ikimizin konuşmasını duymuyordu. "Evet, yapabilir. Yumrukla adam öldürüldüğünü gördüm ama hassas bir yere vurulduğu içindi. Vincent hassaslık aramadan o herifi öldürdü sanırım."

"Ne?" Göremediği için bilmiyordu. "Yumruğuyla mı? Lanet olası kurtlar... bazen bu halleri hoşuma gidiyor, bazen böyle güçlü oldukları için onlardan nefret ediyorum."

Bir yandan konuşuyor, bir yandan çatının üzerinden ilerliyordum. Normalde görevlerde asla konuşmazdım, gereksiz muhabbet etmezdim ama şimdi durum çok başlaydı.

"Seni öptü mü? Yoksa o bir rol müydü?"

Bir an durdum. "Saçmalama, hayır."

Kıkırdadı. "Axxon gelip durumu sorunca ona ne bok söyleyeceğim çok merak ediyorum. Yalanımı anlamasa iyi olur."

Gözlerimi devirdim. Babama düzgün bir şekilde açıklarsa iyi olurdu. "Beklediğimden iyiydi, kabul etmem lazım. Böyle rol yapmasını beklememiştim. Bir an neden çıldırdığımı soracak sandım."

"Hemen anladı."

"Aptal değil çünkü." dedim, dizlerimin üzerinde eğilmiş biçimde kaldım. "Öyle demedim."

"Dedin. Yanlışlıkla onu övdün." Şımarık bir edayla söyledi. "Hah, bunun böyle biteceğine inanmazdım. Onu öldürürsün sanıyordum ama sen onu övüyorsun. Bunlar bayağı zıt Jane."

"Susmazsan seni takımdan atarım."

"Atamazsın. Benden iyisi yok." Cevap verecektim ama son anda sustum. Bir zamanlar bunu diyemezdi çünkü bir zamanlar Raphael vardı.

Dakikalar geçti, Mia bir yerden sonra sustu. Kalabalık sokakların içinden cadı arkasına baka baka ilerledi. Yorulmamıştım, görev esnasında kaslarım ne kadar zorlanırsa zorlansın bacağım kopmadığı sürece ilerlemeye devam ederdim. Sakince yürüyor, göze batmamaya çalışıyordu ama beni şüphelendirmişti. Bir çatının kenarına gittim, şu an ondan öndeydim. "Nereye gidiyor bu?" diye sordum kendi kendime çünkü merkezden uzaklaşıyordu. Tünele girerse işim zorlaşırdı ama o yeraltına giden merdivenlere de yaklaşmıyordu.

"Drone yollayayım mı?" diye sordu Mia.

"Hayır. Görev sıradan, her şeyi kullanmamıza gerek yok." dedim, onu takip edebilirdim.

Beş dakika sonra evlerin sonuna geldiğimizi gördüm. Son çatıya atladım, cadı tepesinden geçtiğimi fark etmedi. Orada bekledim. Uzaklaşınca aşağı atlayacaktım. Orman girişine kadar beni peşinden sürüklemişti. Ağaçlar şimdi başlıyordu, uçuruma çok yakındık. Solum, kaldığım dağa uzanıyordu. Önüm, çimenlik kapkaranlık bir alandı ve başımı kaldırınca diğer yapılara göre çok daha büyük bir villa görüyordum. Yeni değildi, bu da harabeydi ama uzaktı.

Kulaklığa dokundum. "Vincent'ı bana yönlendir. Cadının evini buldum. Ağaçlara saklanacağım ve onu bekleyeceğim."

"Duydun mu Nash?"

"Duydum." dedi Vincent. "Jane tepemde olmalı ama onu görmüyorum."

Aşağı atlamadan önce soluklandım. "Gölgeler karanlıkta kaybolur Bay Nash."

GölgeМесто, где живут истории. Откройте их для себя