61. Bölüm

4.8K 722 291
                                    

Birisi konuşuyordu. Dinlemiyordum, duymuyordum. Karnımdan bükülüp bacaklarımın üstüne oturmuştum ve başımı çiçeklerin arasına eğmiştim. Parmak uçlarımı şakaklarıma bastırıyor, bağırabildiğim kadar bağırıyordum.

Sırtımda ufacık bir dokunuş hissettim ama hemen geri çekildi. Delici darbe gibi gelen yürüyüş sesleri ve yağan emirler vardı. "Seth ve Mia'yı buraya getirin!" Babamın cellat gibi çıkan sesi arkamdaydı.

"Vincent..." Kafamı çiçeklerin arasından kaldırdım ve sadece bir metre önümde durduğunu gördüm. Tepesine iki kişi düşmüştü, ona ağzı açık bir halde bakıyorlardı. Gölgeler... Babamın bahçesinde bir ordu vardı. Ona bakarken bağırdım, yanına gitmeye çalıştım.

"Hayır!" Beni tuttu.

Kafamı sağa sola sallıyor, babamın kollarının arasında çırpınıyordum. "Öldür beni!"

"Öldür beni."

Zihnimde açık kalan bir taraf onunla aynı anda bu cümleyi kurmaktan tiksindiğimi söyledi.

Babam parçalanmış tenime aldırmadan arkama çöktü ve kollarını sardı. Debelenmemi kesmeye çalışırken hıçkırıyordum. Bir başka sesler geldi ve babam gölgelere emir yağdırdı. "Seth! Tutun onu!" Vincent'ı kastetti. Üzerine eğilen ve onu tutmak isteyen bir gölgeyi babamın bahçesine gömecekmiş fırlatacağı sırada son anda gölge kaçındı.

Bir daha karşı koymaya çalışmadı.

Benim gibi durdu, başını tutuyordu. Ne çekiyordu biliyordum. Sanki her yerimden ateş yüklemişler ve kafama yöneltmişlerdi. O sırada Seth'in Vincent'ın tepesinde donakaldığını gördüm. Babam söyleyene kadar kıpırdamamıştı, öylece ikimize bakıyordu. Yutkundu, babam bir daha bağırınca harekete geçebildi.

Önümdeki çizgili eşofmanı tanıyordum. Mia'nın bacaklarıydı bunlar. Her yerimden süzülen kanlara, çıldırışıma, felç geçirmiş gibi bakıyordu. "Jane!" Ses Vincent'a aitti.

Hançeri almaya çalıştığımı Mia fark etti. Hemen bana eğildi ve kollarımı iki yandan bastırdı. "Onları zindanlara götüreceğiz. Boşaltın burayı! Herkes kaleye! Mia, Seth... Vincent için beş kişi kalacak." Babam bahçesindeki herkese bağırdı. "Hücreyi tuzla doldur! Tuz... her yere serp! Adım atacak yer kalmayacak!"

Birdenbire gözlerim açıldı.

Mia babama kafa atacağımı sandığı için beni aşağı eğmeye çalıştı ama boğuluyormuş gibi konuştum. "Lavanta!" diye çığlık attığımda babam gölgelere döndürdüğü bedenini tekrar bana çevirdi. Arkamdan sarılmayı kesmiyor, kendime vurmamam için tutuyordu. "Tuz değil, lavanta!"

Kimseden ses çıkmıyordu. Duyduğum şey Vincent'ın saniyede bir ettiği küfür, bağırışıydı ve benim nefeslerimdi.

Babam göğsüne beni yapıştırdı ve kulağıma eğildi. "Emin misin?"

"Lavanta!" Tekrar bağırdım. "Sana söylememi söyledi."

Babam dibimde nefes aldı verdi, sadece birkaç saniye düşündü. Tekrar kafasını kaldırdı ve kulübeden çıkmak üzere olan gölgelere emir verdi. "Lavantayla doldur." dedi. "Bütün zemini lavantayla kapla. Bulabildiğin her şekildeki lavantalardan bul ve içinde boğulacakları derecede doldur! Gerekirse bütün gölgeleri dışarı yolla ve bana o lavantaları bul!"

Babamın kollarına tırnaklarımı geçirdim. Hızlı hızlı, kudurmuş bir köpek gibi nefes alırken gözümü önümden çekmiyor, Vincent'ın delirmesini izliyordum.

Babam fısıldadı. "Başka bir şey söyledi mi?"

"Hayır."

"Düşün Jane."

GölgeWhere stories live. Discover now