60. Bölüm

5.5K 727 533
                                    

En dipten şiddetli bir akıntıya kapılmış ilerliyordum. Ne yaşıyordum ne de ölmüştüm. Hançere uzanıp çenemin altından sokmak, kendi kafamı ikiye yarmak istiyordum ama kolum kıpırdamıyordu, düşüncelerimi gerçekleştiremiyordum.

Acı...

Haklıydı.

Tüm bedenim erimiş ve tekrar bütünleşmişti. Hamyam beni iyileştirdikten sonra bir daha yok etmişti.

Bir daha.

Ve bir daha.

Berrak bir nehirdi, duvarın diğer tarafına, topraklarıma uzanıyordu. Şimdi o sınırlardaydım. Beni sarmalayan kızıl tomurcuklar ayaklarımdan tutarak ait olduğum toprağa ittirmişti. Ait miydim ki? Buraya mı, duvarın diğer tarafına mı? Şu an ait olduğum tek yer topağın altıydı, çürümeye bırakılmaktı.

Ölmek istiyordum.

Lütfen... birisi ıstırabıma son versin.

Lütfen... birisi Vincent'ın acısını hemen kessin.

'Metalin içinde kızıllıklar uçuşuyorsa ondan kaç!'

Evet, yapmam gereken buydu, biliyordum ama Xavier beni ittirdiği an teslim olmuştum.

"Bana teşekkür edeceksin."

Hayır, ondan iliklerime kadar tiksiniyordum. Damarlarımdaki kan onun adıyla akıyordu, ondan nefret ediyordum. Bana bu acıyı yaşattığı için. Vincent'ı ölmek isteyecek derecede kıvrandırdığı için.

Hançerim tenimi ezip geçiyordu. Zaten paramparça oluyordum ve bir de tenime değen o metal beni yok ediyordu.

Nehrin içindeki kaçıncı dakikamdı bilmiyordum. Çoktan boğulmuş olmalıydım. Ciğerlerime Hamyam dolmuştu, hem de kaçınmam gereken türü kıçımdan bile girmişti. Gözpınarlarımdan yaş değil Hamyam akacaktı.

Ölmüyordum.

Yalvarıyorum beni iyileştirme. Bırak öleyim.

Ölemiyordum.

Gözlerimi Hamyam'dan temizlenen suyun içinde açtım. Bu kez nefes almaya çalıştığımda ciğerime gerçek su doldu. Akıp gidiyor, bir oraya bir buraya vuruyordum. Her yerim yara bere içindeydi. Hamyam fiziksel yaraları iyileştirmiyordu.

Kemiklerim çatırdadı, tuza dönüştü ve tekrar bütünleşti. Hissetmediğim bacaklarımın kuvveti geri geldi fakat kullanabileceğim bir şekilde değildi. Kıpırdatabiliyordum ama güçlü değildi.

Nehirde sıra dışı dalgalanmalar oluştu. Ayaklarımdan sarmalayan kızıl yılan beni bıraktı. Kollarımı kaldırabildim ama suyun üstüne kendimi çekmeye çalışmadan önce basınçla fırlatıldım. Nehir beni dışarı attı.

Ormanın tam ortasına.

Tutunarak kendimi suyun içinden çekmeye çalıştım, emekleyerek ilerledim. İkinci adımımda mide suyum ağzımdan çıktı. Dakikalarca kustum, suyu temizlemeye yetmedi. Nefes alıyordum ama her nefesim acı ve ölüm kokuyordu.

Ayak basılmayan topraklarda, duvarın hemen kenarında nehir beni salmıştı. Fakat evime gitmeyi geçiyordum, dizimi kaldıracak gücüm yoktu. Öksürüp öğürürken bir başka ses benim sesime karıştı.

Çığlık...

Kafamı kaldırdım ve zehir akan gözlerimi ormanın her yerinde gezdirdim. Sol çaprazımda çıplak sırtını gördüm.

Babasının bıraktığı yara izi boylu boyunca uzanıyordu. Ayaz ve Xavier'la tanışmamızın kanıtlarını hala üzerinde taşıyordu.

Dizlerinin üstüne oturmuştu, başını iki yandan sıkıyordu.

GölgeWhere stories live. Discover now