30. Bölüm

17.5K 1.4K 578
                                    

Eve dönerken Rose, Jenn'i öylesine aramıştı ve Jenn benimle olduğunu söylemişti. Ardından Blaxton ona mesaj atmıştı, gerçekten eve gidip gitmediğimizi sormuştu. Jenn'in söylediklerine hiç yorum yapmadan sürdüm, o konuşup durdu.

Evin kapısından girmemin on dakika ardından kapı açıldı, iki büyücü içeri girdi. Bir on dakika sonra ise Blaxton ve Kevin geldi, onların ardından kalanları...Vincent hariç hepsi buradaydı. Onları duyuyordum ama odamdan çıkmıyordum. Sağa sola gidiyor, saçlarımı arkamda toplamış gibi bir elimde tutarken diğer elimle ağzımı kapıyordum. Adımı söylüyorlardı, Rose bana bağırıyordu ama Jenn yukarı çıkmasına izin vermiyordu.

Stresten kör olduğum bir noktada mide suyum yükselmeye başladı. Sakın kusma Jane. Sen bu değilsin, sen stresi çok iyi yönetirsin.

Başımı tepeye kaldırıp koca bir nefes çektim, yutkunmaya çalıştım ama ağzım kupkuruydu. Sakinleştirici üç nefesi üst üste, tavana bakarken aldım. Mide bulandım yavaş yavaş dinerken gözlerimi yumdum ve bekledim.

Kendimi toplayıp merdivenlerden inmeye başladım. Adımlarımı duyduklarında aşağıdaki gürültü birden yok oldu. Herkes ayaktaydı. Rose ve Maya, Jenn'in hemen önündeydi. Rose, beni görünce Jenn'i elinin tersiyle sinek kovuyormuş gibi ittirdi ve endişeli bakışlarını üstümden çekmeden geldi. Omzuma tırnaklarını resmen geçirdi ve gözlerini yumup sarıldı. Karşılamayı bu şekilde beklemediğim için Jenn'e baktım durdum.

"Yemin ediyorum denemediğim büyü kalmadı. Yemin ediyorum büyüyle bulurum sandım ve duşunda saatlerce bir tel saç aradım ama beceremedim! Bulunmak istemediğini biliyordum ama kusura bakma, meraktan geberdim." Tırnakları hala üstümdeydi. Yüz yüze geleceğimiz şekilde beni tuttu. "Bu halin ne Jane! Lanet olsun, bok gibisin."

Jennifer'dan bile açık sözlü olduğunu altı ayda unutacak halim yoktu.

Kurtlar kapımın önünde dizilmiş burayı film izler gibi izlerken Maya söylenerek Rose'un önüne geçti. Elini kaldırıp sarılmak için bana dokunduğu an elektrik çarpmış gibi irkildi, geri çekildi. Eli havada kaldı, zaten iri olan gözleri kocaman açıldı.

Birbirimize anlamsızca bakarken onun teni beyazladı.

Maya, havada kalan parmaklarını kapadı ve gözleri seyirdi. "Özür dilerim." dedi tekrar. Onun bu enteresan, duyguları hissedebilme gücü istemeden yine devreye girmişti.

"Ne?" dedim garip hareketlerini umursamadan. "Neden öyle bakıyorsun?"

"Ben..."

"Bana ne hissettiğini söyleyebilirsin Maya. Burada sır saklayacağım kimse kalmadı, saklanacak bir şey de kalmadı. Açıkça her şey görünüyor bence." Kendi duruşumu kastettim. "Ne hissettiğimi ben de bilmiyorum, bu yüzden söylersen ancak gözümü açarsın. Nefret mi?" Başını iki yana salladı. Rose ve Jenn de onu benim gibi izliyordu. "Bana dokunamayacak kadar kötüyse bilsem iyi olur."

"Değil. Nefret değil." dedi vücuduma bakarken. "İçimde bir alev var gibi hissettim. Mecazi olarak demiyorum, gerçekten yanıyormuşum gibi hissettim." Rose'a bu ne demek oluyor der gibi baktı, kendi gücünü açıklayamadı. "Sonra... sonra söndü. Bir saniye içerisinde." Dudaklarını birbirine bastırdı. Jenn, devam et der gibi başını sallayınca kekeledi. "Mezar taşına sarılmak gibiydi."

"Ah, harika." diye homurdandı Jenn.

"Hayır, öyle değil. O ateş yüzünden. Sönünce oldu." Açık açık söylemese de bakışından anladım. O ateş söndüğü için mezar taşına sarılıyorum sandım demek istedi. O ateş beni yakacaktı, kül edecekti. O beni yakmadan ben söndürmeliydim ve bunun için bu evden çıkabilmeliydim. "Bir büyücüyle daha önce temas ettin mi?" diye sordu.

GölgeWhere stories live. Discover now