5.1

11.2K 511 147
                                    

Selam, bu bölüm sonradan eklenmiş bir bölümdür. Ve az da olsa cinsellik içerir, rahatsız olan atlayabilir.

İyi okumalarr...

***

Huzurlu hissettiğim yerdeydim, Mete'nin yanı ve o ev...

Mete bulduğu son boşluğu değerlendirmek için beni ormanın içindeki huzur dolu evine getirmişti. Söylediğine göre sonraki haftalarda hiç görüşemeyecektik. Göletin kenarında oturma hayallerimizi aniden bastıran yağmur ve soğuyan hava bozmuştu.

İçeri girip salona kurulduğumda Mete yanımdan uzaklaştı ve başka bir tarafa doğru ilerledi. Evin minik mutfağına gitmiş olmalıydı. Koltuktaki battaniye ile iyice bütünleştim. Ev şömine daha yeni yanmaya başladığı için hala sıcak sayılmazdı ve ben çok kolay üşüyen bir insandım. Toprağın arasında kaybolan köstebek gibi battaniyenin içinde kaybolmuştum. Mete'nin gelmesini beklerken biraz ısınmıştım. Mete elinde dumanı tüten kupalarla yanıma geldiğinde hafifçe doğrulup uzattığı kupayı aldım.

Elindeki kupayla yanıma oturduğunda kahvenin sıcak olduğunu anladım ve biraz soğuması için orta sehpaya koydum. Mete de benim arkamdan kendi kupasını sehpaya koyduğunda tekrar koltuğa yaslandı. Battaniyelere sarıldığımı görünce kaşlarını çattı, "Üşüyor musun? Ev ısındı aslında..."

"Ben kolay ısınamam."

Mete bir şey söylemeden doğruldu ve battaniyeyi hafifçe aralayıp dibime girdi. Elini sırtıma atıp beni kendine doğru aniden çektiğinde omzuna doğru düştüm. Kalbim pek çok gök gürültüsüne sahiplik yaptığı anda battaniyeyi ikimizin üstüne örttü. Bedenim iyice ona yaslanmıştı. Fark ettirmemeye çalışarak yutkundum. Şimdiden sıcak olmuştu...

"Ben de böyle ısıtırım o zaman..." Çenesi başımın üstüne dayandığında konuşmasını iliklerime kadar hissetmiştim. Nasıl yapıyordu bunu? Bir duygu nasıl oluyordu da bir insanı bu kadar özel kılıyordu?

O an duraksadım, istediğim her şeyi yapabilirdim. Artık sonrasını düşünmeme gerek yoktu çünkü o vardı. Başımı omzundan kaldırıp yüzüne baktım. Onu da bakışları yüzüme düşmüştü. Loş ışıkta göğsümün sol tarafındaki kıpırtılar artmıştı. Yüzüne düşen gölgeler onu daha da çekici kılıyordu. Sadece baktım, bir fotoğrafı inceler gibiydim. Yüzünün her bir zerresinde dolandı gözlerim. Sessizlik aramızda duvar olmuştu, nasıl bakıyordum? Gözlerimde nasıl bir ifade vardı? Çünkü ben sessizken daha iyi anlatıyordum kendimi. Bakışlarım somutluğa sahip değildi belki ama soyutluğu zihne yeterliydi. Anlıyor muydu?

Elimi kaldırdım, karşımdaki sanat eserine dokunmak istedim. Hafif ısınmış elim yanağına yerleşti. Kendini yeni yeni belli eden sakallarına yerleşti parmaklarım, hafifçe okşadım. "Seni hak edecek ne yaptım?" Hangi sevabımın mükâfatısın?

"Aynısını ben sormalıyım Mey'im..."

Sesi kısıktı, nefesi yüzüme ulaşıp bütün hücrelerimi titretiyordu. Yanağını okşayan elim duraksadı, aniden saçlarına uzandığımda yüzümde sinsi bir sırıtış belirmişti. Kendimi özel hissediyordum, hem de çok...

Ellerimim yumuşak siyah saçlarına dokunduğunda başını biraz daha eğip bana müsade etmişti, saçlarıyla oynadım. Özgürdüm, parmaklarımda görünmez ipler yoktu. Beni engelleyen o kalın halatlar kaybolmuştu.

Bir süre sonra elimi çektim, hareketlerimi izliyordu. Hiçbir şey yapmadım, ana kapıldım. Bu kez Mete elini yanağıma getirdiğinde sıcak ellerinin dokunuşuyla ürperdim. Gözlerim hafifçe kapandı, böyle daha iyi hissediyordum.

Dert Ortağı ~texting~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin