3.5

29.8K 1.4K 140
                                    

Hava kararmaya yakın ayaklarım yere hızlı hızlı çarparken sinirli sesler çıkartarak odama doğru yürüdüm. Mete yetimhanede sürekli ziyaret ettiği minik, tatlı bir çocuğun çok ağır bir hastalık çektiğini; masraflarını karşılamak ve moralini yüksek tutmak için sürekli hastaneye gittiğini söyledikten sonra onunla beraber gitmeyi çok istemiştim çünkü çocuk ölüyordu. Böbrekleri iflas eden çocuğa uygun böbrek bulunamamıştı. Tek sorun böbreğinde de değildi ve çocuğun minik bedeni artık buna zor dayanıyordu. Bunları düşününce çocuğun yanına gitme isteğim giderek artmıştı fakat telaşla evden çıkarken o ortama gitmemem gerektiğini vurgulayan Mete'nin amacını anlayamadığım için sinirlenmiştim. Yardıma ihtiyacı olan kimsesiz bir çocuğa yardım etmek istiyordum fakat o istemiyordu.

Eve girdikten sonra eve gelmiş olan babam ve annemle karşılaşıp onlarla kısa bir süre havadan sohbet ettim. Babamı gördüğümde içimde büyüyen his tohumları bir ağaca dönüşmeden onları durdurdum ve hiçbir şey düşünmeden sohbeti sonlandırıp odama gittim. Odama girdiğim gibi kapımı kapatıp ıslaklığı belli olmasın diye topladığım saçlarımı serbest bıraktım ve kendimi duşa attım. Su saçlarımdan aşağı dökülürken yaşadığım şeyleri bir kez daha akıl süzgecimden getirdim. Yaşadıklarım o kadar gerçek dışıydı ki bu kendimi sorgulamama sebep oluyordu. Mete Uygar bana hislerinin olduğunu ima ediyordu ve hiçbir şeyi söylemekten çekinmiyordu. Bunu neden yapıyordu?

Cevapsız sorularımla ve buruşan parmaklarımla duştan çıkıp hızlıca kurulandıktan sonra üzerime gri eşofman takımımı geçirip saçımı kuruttum. Orta boyuttaki saçlarım omuzlarımdan aşağı uzanıyordu ve tarama meselesi sıkıcılaşmaya başlamıştı. Taramak saçlarıma eziyet çektirmek gibi geliyordu ve bu düşünce tarzımı asla değiştiremeyecektim. Saçlarımı taramamın tek sebebi hayatım boyunca kafamda bir kuş yuvasıyla yaşamak istemememdi.

Sıkıntılı bir ruh haliyle telefonumu çalışma masama koydum ve rahat sandalyemi çekip oturdum. Biraz ders çalışmak düşüncelerimin yönünü değiştirip fırtınayı durdurabilirdi. Bu düşüncemi ders çalışmaya başladıktan yarım saat sonra yitirip bıkkınlıkla sandalyeye yayıldım. Korkunç bir şekilde başım ağrımaya başlamıştı. Mete'yi arayıp bilgi alma isteği içimi kemiriyordu. Ela'yı arayıp konuşmak da istiyordum ama kafamı toparlamam gerekliydi. Anlatacağım şeyleri daha kendim anlayamamışken başkasına nasıl anlatacaktım?

Odamın camının önüne gidip perdeyi açtım ve durgun denizi izlemeye başladım. İçine attıklarım onu çok mu yormuştu? Deniz olup güneşi istemek onu çok mu yıpratmıştı? Bir şeylere yüklediğim anlamlar yüzünden yaşıyordum. Cansız şeylere yüklediğim duygular sayesinde ayaktaydım ve bu asla vazgeçmeyeceğim bir şeydi. Canlı şeylere anlam yüklemek canımı çok yakıyordu, cansız şeyler ise bana teselli oluyordu. Bu yüzden korkuyordum. Mete benim için anlamlı bir hale gelmeye başlıyordu ve canımın yanmasından korkuyordum fakat böyle düşününce onu arkamda bırakma düşüncesi de canımı yaktığından istediğim yolda yürümek daha mantıklıydı.

Alnımı ovuşturup biraz dışarı çıkmanın bana iyi geleceğini düşünüp üzerime ince hırkamı giydiğim sırada odamın kapısı hızlıca açıldı ve oldukça salaş giyinmiş, nefes nefese kalmış olan Ela içeri daldı. Bakışlarımız kesiştiğinde tatlı tatlı sırıtışını izledim. Ona kızacağımı düşünüp şirin gözükmeye çalışmıştı. "Bak...Bade bana kız..."

"Sana kızmıyorum." diyerek sözünü kestim. Buraya gelmiş olması benim için iyi olmuştu. Ona gerçekten de kızmıyordum çünkü o beni Mete'nin arabasına fırlatmasaydı hala arafta dolanıyor olacaktım. Ela'nın kaşları şaşkınlıkla havalandığında ağzını araladığını gördüğüm gibi yanına gidip koluna girdim ve onu dışarıya doğru çekiştirdim.

"Gel benimle, bahçede konuşuruz."

****

Ela ile beraber evimin bahçesine gittik ve havuzun yakınındaki masaya oturduk. Burada orta boyda bir ağaç vardı ve yazın ağacın altında oturup soğuk şeyler içmeyi severdik. Ela'la oraya oturduğumuz gibi ağzım açıldı ve kilitli kapılar ardında kalan bütün sözcükler dökülmeye başladı. Ona havuzda yaşananları anlattığımda hınzırca sırıtmıştı ve koluna güzel bir şaplak yemişti. Ona kızsam da anlatırken yüzümde oluşan sırıtışı engelleyememiştim. Engellemeye de çalışmamıştım, bir yerden başlamak gerekiyordu.

"Şu an yetimhanede yaşayan, ilgilendiği bir çocuğun yanında. Çocuk ölmek üzereymiş..."

Sesim sonlara doğru kısıldığında içimi bir kez daha kemiren arama isteğine engel olamayıp masaya koyduğum telefonumu elime aldım ve rehbere girip Mete'nin ismini buldum. Cevaplamasını beklerken ayağımı sallamaya başladım, kötü bir şey duymak istemiyordum.

"Bade."

Mete aramamı direkt ismimle cevapladığında içimde bir şeylerin koptuğunu fark ettim. Düşünmeden cevap verdim: "Durumu nasıl?" Mete sesli bir şekilde nefes verdi. "Böbrekleri çok hasta. Acilen böbrek nakli olması gerek ama uyumlu böbrek bulamıyoruz." Gözlerim yanmaya başladığında yutkunup sesimi nötr tutmaya çalıştım. "Ben de kontrol edilebilirim. Belki uyumluyuzdur."

"Bade sen..." Mete'nin sesindeki sıkıntı biraz olsun giderken sesinde başka bir duygu belirginleşmişti, anlayamıyordum. Hiçbir şeyi anlayamıyor olmak aptal gibi hissetmeme sebep oluyordu. "Sen bunu gerçekten istiyor musun?" Mete düşüncelerimi konuşarak böldüğünde durdum. Bir çocuğun hayata tutunmasını sağlamak gerçekten istediğim bir şeydi. Ela'ya kısa süreli bir bakış attığımda pür dikkat bizi dinliyor olması dudağımın hafifçe kıvrılmasına sebep olmuştu.

"İstiyorum." dedim kararlılıkla. Hattın diğer ucundan bir süre ses gelmedi. Sessizlik bir düşman gibi hislerimi esir almaya başladığı sırada sessizliği bozan yine Mete'nin sesi oldu:

"Tamam, seni kontrol ettirebiliriz." Karnım birden gevşediğinde derin bir nefes aldım. "İyi olur."

"Fazla zamanımız yok, istiyorsan testlerini hemen yaptırmalıyız. Yarın gelebilir misin?"

"Gelirim."

"Tamam. Ben sana saati haber vereceğim." Sustuğunda beklentiyle dudağımı ısırdım. Söyleyeceklerinin devamının olduğunu biliyordum ve onu duymanın beni heyecanlandıracağını tahmin ediyordum.

"Bade...İyi ki solumdasın."

Sol yanım ağrıdı, oradan yayılan sıcaklık vücudumu sardı.

Dudaklarından düşenlerin her biri dudaklarıma mühürdü.

****

ig: pluviamore

Dert Ortağı ~texting~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin