1.7

38.1K 1.8K 107
                                    

Ela'nın bizim eve gelmesinin üzerinden üç gün geçmişti, cuma akşamına kadar gündemimiz hep benim Mete'yle buluşmam olmuştu. Yağız bu fikre hiç sıcak bakmıyordu, Mete'ye öyle kolay güvenemeyeceğimi söylüyordu fakat ben kararımı zaten çoktan vermiştim. Bedenimi garip bir heyecan kaplasa da, damarlarımda daha hızlı yayılmaya başlayan sıcaklığı hissetsem de gidecektim. Hayatım boyunca hep "Keşke..." dememek için çabalamıştım. Bir şeyi yapmadığımız zaman onun için duyduğumuz pişmanlık benim için yaptıktan sonra duyabileceğimiz bir pişmanlıktan daha kötüydü. Çünkü o şeyi yaptığımızda en azından sonuçları görüyorduk ama yapmadığımızda baştan kaybediyorduk, kazanma şansımız olmasına rağmen o riske girmiyorduk. Bunu istemiyordum, üzülmekten korkmazdım. Beklentimin karşılanmamasından da korkmazdım ama o kadar çok emindim ki beklentimden kat kat daha güzel olacağına, bu inancın nereden geldiğini de biliyordum. Eğer Mete bana bunca zaman müthiş rol yeteneğiyle rol yapmadıysa çok iyi bir insandı. Onunla gerçekte de tanışmak istiyordum, bu beni korkutsa da istiyordum. Korkuyu her hissettiğimde aklıma Ela'nın aşka düşmek hakkında söylediği şeyler geliyordu ve kendimi o okyanusun dibindeyken hayal ediyordum. Boğuluyordum, nefes almaya çalışırken su dolduruyordum ciğerlerime. Ama sorun yoktu çünkü şu anki durumda da nefes alabildiğim söylenemezdi.

Cuma akşamı eve gittiğimde yemekten sonra büyük beyaz dolabımın karşısına geçip askılara asılı kıyafetlerin üzerinde elimi gezdirmiştim. Ne giyeceğimi düşünürken aşırı kararsız kalmıştım çünkü abartılı olmaktan ya da çok sönük olmaktan çekiniyordum. Ela'nın sunduğu gelinlik önerisi aklıma bir kez daha geldiğinde kendi kendime gülümsedim. Harika fikirleri olan biriyle arkadaş olduğum için çok şanslıydım.

İçimdeki sesler dur durak bilmeden konuşurken hepsini susturamadığım için en azından birkaçına kulak asmayı denedim. Bazıları Mete'nin muhteşem oyunculuğu yüzünden beni kandırmaya cüret edebileceğini ve kandırdıktan sonra da bir çöp parçası gibi fırlatabileceğini söylüyordu. Diğerleri ise bunların tam tersi olarak Mete'nin bana kendi acılarından bahsettiğini, bana güvendiğini söylüyordu. İçimde bir münazara vardı ve iki taraf da kendince bir şeyleri kanıtlamaya çalışıyordu. Merak ediyordum: Düşüncelerimi kapatma düğmesi olsaydı o düğmeye basmadan ne kadar dayanabilirdim?

Heyecan gerçekten zihnimi çıldırtıyordu ve düşünce akışımı hızlandırıyordu. Ayrıca beni aptallaştırıyordu, yarınki buluşmada yapmaktan en çok korktuğum şey de heyecan yüzünden saçmalamaktı. Mesajlarda toparlayabiliyorduk ama gerçekte toparlamak öyle kolay olmazdı. Bakışlar devreye giriyordu.

Bakışlar...

Kızların hayran olduğu o ürpertici derecede çekici bakışları üzerimde hissettiğimde aklımı kaybetmeden nasıl duracaktım?

Duramayacaktım.

En azından işleri berbat etmeden sadece kendim olmalıydım, mesajlaşmamızın başından beri yaptığım gibi...

Dolabın önünde dikilirken dolabın diğer bölmelerinde olan pantolonlara gözüm kaydı ve onları karıştırmaya başladım. Sonrasında bu kararımdan vazgeçip dolabın önünde çömelip yere oturdum. Pantolon-tişört kombini çok sıradandı, elbise de fazla abartı geliyordu. Şort ise...içinde kendimi fazla rahat hissettiğim söylenemezdi. Sadece tatil bölgelerinde giyerdim.

Kıyafetlerimin olduğu bölmelere bakarken kafamda bir ampulun yandığını hissettim, etek giyebilirdim!

Eteklerimin olduğu bölgeyi karıştırmaya başladığımda önü düğmeli bir kot eteği çıkarıp hızlıca üzerime geçirdim. Aynada kendime baktığımda neden etek giymediğimi bir kez daha anladım, üzerimde etek görüntüsünü ve bir yerim açılacak kaygısını sevmiyordum. Bu sebeple oflayarak eteği üzerimden çıkarıp dolaba koydum. Benim için en uygun seçenek pantolon giymekti.

Pantolonlarımdan koyu, dar bir kotu çıkarıp üzerime giydim ve üstüne de omzumu biraz açıkta bırakan üst kısmı pileli siyah bir bluz aldım. Bluzu da üzerime giydikten sonra pantolonumun içine sıkıştırdım ve aynaya baktım. Fena gözükmüyordum...

Bluz omzu açık olduğu için başta fazla istemesem de gerçekten güzel durmuştu ve rahatsız edici derecede bir açıklığı yoktu. "Keşke Ela gibi giyinebilsem..." diye düşündüm o anda. Çünkü o canı be istese giyiyordu ve güzellikle rahatlığın ters orantılı olduğunu söylüyordu ama ben rahat değilsem o giysiyi giymemeyi tercih ediyordum.

Kombinimi kafayı yemeden oluşturduktan sonra üstüme tekrar pijamalarımı giydim ve aynada çektiğim fotoğrafı Ela'ya atıp "Nasıl?" diye sormuştum. Ela mesajı anında görüp "Hepsi senin mi güzelim?" yazmıştı.

Ondan da onay almanın rahatlığıyla kıyafetleri ertesi gün daha kolay bulabilmek için bir askıya astım. Yarın büyük bir gün olacaktı ve ben gerçekten heyecanlıydım. Heyecanın yanında tedirgindim de...

Sanal kişiliğim, gerçek hayattaki kişiliğimle tamamen aynı mıydı? Sanal ortamda daha rahat olduğum doğruydu ama asla kişiliğimin farklı olduğunu söyleyemezdim. Sadece daha çekingen olacağımdan adım gibi emindim ve Mete de buna şaşırmazdı çünkü çekingen kişiliğimi az da olsa ona yansıtmıştım.

Mete Uygar'la buluşacaktım...

Büyük bir göktaşı gelip zihnimin sert duvarlarına çarptığında depremin etkisiyle kafamı yastığıma gömüp çığlık attım. Mete Uygar...milyonlarca takipçiye sahip olan ünlü model ve oyuncu...

Gerçekten bu farkındalığın dışında hareket etmeliydim aksi takdirde samimi olamayabilirdim çünkü onunla konuşurken ünlü model Mete Uygar'la konuşmamıştım, kalabalığın içinde yalnız kalan Mete Uygar'la konuşmuştum. Ünün ardındaki şeyleri biliyordum ve ona göre davranmalıydım.

Helvamın kavrulması an meselesiydi...

****

ig: pluviamore

Dert Ortağı ~texting~Where stories live. Discover now