4.1

26.2K 1.1K 60
                                    

Masaya yürürken adımlarım son derece çekingendi, utanç paçalarımdan akıyordu. Fakat masaya oturmadan önce telefonu çalan Mete, ani bir şekilde gitmek zorunda kalınca annemden özür dileyip bir gün mutlaka yemeğe geleceğini söylemişti. Annem onun peşinden gidip onunla vedalaştığında arkasında süt dökmüş kedi gibi bekledim. Benimle konuşmak istediği çok açıktı.

Annem kapıyı kapatıp arkasını döndüğünde beni ciddi bir ifadeyle süzdü. Kulaklarıma kadar kızarmıştım, kadına resmen Mete ile öpüşmek üzereyken yakalanmıştım. "Anne...bak ben..."

"Açıklama yapmana gerek yok." Annemin ciddi ifadesi yumuşadı. Yanıma yaklaşıp saçlarımı okşadı ve "Sadece korkuyorum kızım." dedi yumuşak bir ses tonuyla. "Bana anlattığında bahsettiğin kişinin dizilerden tanıdığım Mete Uygar olduğunu bilmiyordum. Çok ünlü biri ile birliktesin, ünün getirdiği şeyleri kaldırabilecek misin?" Annemin sorusu beni düşünmeye itti. Kaldırabilecek miydim sahiden? Onu sivri taşlarla dolu bir yolda yalın ayak yürüyecek kadar seviyor muydum? Ayrıca ben Mete ile birlikte miydim?

Genelde öpüşmenin kıyısından döndüğümüz insanlarla aramızda bir şey vardır.

İç sesime kulak verdim, haklıydı. Bu düşünce bile aptal kalbimi hızlandırıyordu.

Aşkın o kadar da iyi bir şey olmadığını arkadaşım Ela sayesinde biliyordum, öyle ki sevdiği çocuk tarafından öpülmüştü. Belki de buna kısa süreliğine sevinmişti ama sevdiği çocuk ondan çok daha fazla uzaktı. Onu resmen göremiyorduk, kampüste karşılaşmıyorduk. Sanki birden kaybolmuştu. Ela da tabi ki kafayı sıyırma noktasına gelmişti. Peki her aşk hikayesi can acıtır mıydı? Yaşamadan bilemezdim, yaşayacaktım. Ayaklarım kesilecek diye duramazdım. Bu hayat böyle geçmezdi.

"Kaldırabilirim anne." dedim kendimden emin bir şekilde. "Seviyor beni, ben de onu..." Annem gülümsedi, gözlerinin kenarları kırıştı. Sonra gülümsemesi küçüldü ve yok oldu: "Ben anlayışla karşıladım ama sevdiğin kişiyi öpmek istiyorsan bunu evde yapmamanı öneririm. Gören ben olmayabilirdim, baban olabilirdi. Başka bir konuda uyarmama gerek yok sanırım." Annem imayla baktığında tekrardan kulaklarıma kadar ısındığımı hissettim. "Yok, yok!" diyip kendimi hızla annemin yanından uzaklaştırdığımda arkamdan gülerek beni izlediğini biliyordum ama arkama bile bakmadan merdivenleri çıktım. Utanç biraz olsun bedenimi terk ederken odamın kapısıyla bakıştım. Belki de terasa çıkıp hava almak iyi gelebilirdi.

Odamdan telefonumu kaptığım gibi terasa doğru yürüdüm. Teras da aynı odam gibi Karadeniz'e bakıyordu, esen rüzgarı en iyi terastan yakalayabiliyordum. Evde en sevdiğim mekanlardan biri kesinlikle terastı. Terasa vardığımda bazı sıcak yaz gecelerinde yattığım sallanan koltuğa oturdum ve denize baktım. Kokusu burnuma doluyordu, denize girme isteğimi ne kadar bastırabilirdim?

Telefonumu elime alıp ekranını açtığımda Mete'den gelen iki cevapsız aramayı görüp direkt onu geri arayıp telefonu kulağıma götürdüm. Neden aramış olabilirdi ki?

"Efendim?"

"Beni aramışsın..." Cevabını bekledim, artık onunla konuşurken de kalbim hızlanıyordu. Sesini duyduğumda da hızlanıyordu. Bana neler olmuştu böyle?

"Evet aradım, annen bir şey söyledi mi?"

"Ha? Yok, yok bir şey demedi. Sadece beni evde öpmeyecekmişsin, babam görebilirmiş falan..." Bir kez daha yanaklarım kızardı, beni öpmemişti bile! Bu olay nasıl bu kadar utandırabilirdi? "Hmm, ev hariç her yer olur diyorsun?"

"Mete!" diye cırladığımda sinirli bir domatese döndüğüme emindim. Mete güldü, telefondan kulağıma ulaşan gülüşü bedenimin titremesine sebep oldu. "Tamam, tamam. Sen daha fazla kızdırmayacağım. Setten çağrılmıştım, şimdi oraya gidiyorum. Bana şans dile."

"Şansa ihtiyacın yok, yeteneğin yeter." dediğimde görmesem bile sırıttığını hissedebilmiştim. Hevesle ve masum bir ses tonuyla sordu: "Ama motive edecek bir şeyler iyi olurdu..." Gülümsedim ve kafamı iki yana salladım. "Tamam, öyle olsun." diyip derin bir nefes alıp sesimi ciddileştirdim: "Seni seviyorum Mete Uygar." Nefes alışını duydum, uzun bir soluktu. Belki de dediğim cidden söylediği gibi işe yaramıştı. "Ben de seni sol yanım." Cümlesi sol yanımdaki kuşun hareketlenmesini sağladığında "Görüşürüz." dedim. O da "Görüşürüz." dediğinde telefonu kapatıp yanıma koydum ve kendimi sakinleştirmek istercesine derin nefesler alıp verdim. Bu kadar kalbimi hızlandırması yasal mıydı? Bu adam öldürmeye teşebbüs değil miydi?

Ilık hava yüzümü okşayıp geçerken yapmayı çok sevdiğim bir şeyi yaptım. Oturduğum koltuğa yavaşça uzandığımda beşiğine yatırılmış bir bebek gibi hissettim. Bana gereken ilgi az önce telefonda konuştuğum adam tarafından verilmişti. Şimdi ise huzurlu bir şekilde uzanacaktım. Güneş artık ufuktan kaybolmuştu, sadece ışıkları kalmıştı. Deniz mutluydu, belki sevdiğinden uzaktı ama hem gece hem gündüz sevdiğinin ışıklarıyla aydınlanıyordu. Sonuçta Ay'ın ışığı da Güneş'e aitti. Denize bu yetiyordu.

Ben de mutluydum çünkü sevdiğim bana yakın olmak için elinden geleni yapıyordu ve ufuklarda olmasa da bedenen buluşuyorduk. Ayrıca benim sevdiğim ışığıyla herkesi aydınlatmıyordu, sadece beni aydınlatıyordu. Denizden şanslıydım, buna şükretmeliydim. Sırlarımı döktüğüm, acılarımı biriktirdiğim deniz yanıyordu ve bunun havanın sıcaklığıyla alakası olmadığını biliyordum.

****
Merhaba.

Bu bölüm geçiş bölümü gibi olduğundan kısa oldu, yeni bölümün uzun olacağını söyleyebilirim. Daha görmemiz gereken çok aksiyon var, yeni bölümde görüşmek üzere!

♥️

ig: pluviamore

Dert Ortağı ~texting~जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें