3.2

34K 1.5K 81
                                    

Taylor Swift, Enchanted

*****

Araba yolları aşıp giderken oldukça sessizdim, bütün yolu camdan dışarı bakarak geçirmeye kendimi şartlamış bir şekilde kafamı öteki tarafa hiç çevirmiyordum. Ben gerçekten sorunlu bir insandım, psikoloğa gitmem gerekiyordu. Bunu anlamam fazla da zor olmamıştı.

Siyah, son derece havalı olan arabayla krem rengi boyalı oldukça büyük ve lüks bir evin garajına girdiğimizde gözlerim etrafta hızlı turlar atıyordu. Gördüğüm en modern evlerden biri olabilirdi!

Arabadan sorgusuz sualsiz inip etrafa hayran gözlerle bakmaya başladığımda bahçedeki küçük süs havuzunu gördüm. Evin geniş bir bahçesi vardı, bahçedeki çalılar özenle budanmış gibi duruyordu. Kiremit rengi taşlarla örülmüş duvar da bahçeciyi çevreliyordu. Giriş yaptığımız büyük demir kapıda gözlerimi gezdirirken "Gel." diyen sesi duyup hipnozdan çıktım ve evin arka tarafına doğru yürümeye başlayan Mete'nin peşinden gittim.

Yürürken Mete'nin sırtıyla aramızda uzun bir bakışma geçse de dikkatimi öten kuşlara vermeye çalıştım. Ne de güzel ötüyorlardı!

Evin arkasına ulaştığımızda öndekinden çok daha büyük bir bahçeyle karşılaşmış olmanın şaşkınlığıyla dudaklarımı araladım. Bahçenin ortasında parlayan büyük havuza bakarken bana doğru yaklaşan minik bir şeyin varlığını hissedip irkildim. Refleksif olarak bir adım gerilediğimde yanımda duran Mete sesli bir şekilde gülüp yerdeki kahverengi tüylü yavru köpeği sevmek için yere eğildi. O köpeğin kafasını okşarken beni neden buraya getirdiğini sorgulamayı bırakıp ben de yere çöktüm ve köpeğin sırtını sevmeye başladım. Gülümseyerek onu severken "Anlaşılan vermeye kıyamadın." dedim. "İstediğim her şeyi yapabilecek gücümün olduğunun farkına vardım diyelim."

Söylediği şeyin üzerine iki saat düşünsem farklı binlerce anlam çıkarabilirdim fakat ona ilgi gösteremeyeceğini söylediği aklıma geldiğinde çıkarabileceğim anlamların hepsini zihnimin çöplüğüne fırlattım.

Köpeğin tüyleri yumuşacıktı ve köpeğin yüzünde tatlı bir gülümseme var gibiydi. Çimenlere tamamen oturup köpeğin kucağıma atlamasını izledim. Mete kucağımdaki köpeğe bakıp "Seni sevdi." dedi. Adımlarımı bağlayan zincirleri kırıp dünyaya o şekilde baktığımda gerçekten çok mutluydum. Hayvanları seviyordum, hayvanları seven insanları da seviyordum.  Bir köpeği sevmesini es geçersek sanırsam Mete'yi de seviyordum. Çok büyük bir sevgi beslediğimi düşünmüyordum ama bende değişiklikler olduğunu inkar edemezdim. Onu kim sevmiyordu ki?

Birden herkesin onu sevdiği aklıma gelince yüzüm düştü. Gerçekten herkesin sevgisine sahipti ama benimkine muhtaçmış gibi davranıyordu. Tek gariplik bende değildi.

Mete'nin yüzüme baktığını hissettiğimde ifademi nötrleştirdim ve sanki onun baktığını fark etmemiş gibi köpeğin ağzının altını parmaklarımla sevdim. Tatlı küçük köpek de bundan hoşlandığını belli edercesine hızlı hızlı nefes alıp verdi.

"Senin bir yüzün düştü." Her şeyi fark edebilme yeteneğine sahip olan Mete Uygar bunu söylediğinde oflamamak için kendimi zor tutup bakışlarımı ona çevirdim. "Bir şeyi de fark etmesen ölür müsün?"

"Neden yüzün düştü?"

Elimi anlıma vurup ofladım. "Gerçekler acıtır." Bugün dürüstlük büyüsünün etkisinde gibi davranıyordum. Sonumun kötü olmamasını umuyordum. "Tam olarak hangi gerçek acıttı?" Mete ilgisini tamamen köpekten çekip bana yönelttiğinde köpeği seven parmaklarım durdu. Kafasını bacağıma yaslamış olan köpek onu sevmeyi bıraktığımı anladığında hızlıca kucağımdan yere atladı ve bahçenin diğer tarafına doğru koştu. O gidince arkasından hüzünlü bir şekilde baktım, biraz daha kalıp beni sorgulanma durumundan kaçırsa olmaz mıydı?

"Herkes seni seviyor Mete, bu gerçek sinirimi bozdu."

Mete'nin kaşları havalandığında maviliklerinde neşeli pırıltıların varlığını fark ettim. "Hangisine şaşırmam gerektiğini sorguluyorum: Beni kıskanmanmış olmana mı, yoksa bugün oldukça dürüst olmana mı?" Gözlerimi devirip hızlıca ayağa kalktım. "Sana dürüst olanda kabahat." diyip havuza doğru yavaş yavaş yürümeye başladım. Beni sinir ediyordu.

Mete hızlıca önüme geçince kollarım göğsümde bağlı şekilde ona öfkeyle baktım. Hayırdır Bade? Sen resmen trip atıyorsun şu an! Mete bana birkaç adım yaklaşıp tam bir adım ötemde durduğunda kalbim hızlandı, bakışlarımı kaçırmadım. "Aslında haklısın, sen bana aylarca çok dürüst davrandın. Mesajları gördüğümü bilmesen de..."

"Hatırlatma şunu..."

"Hatırlanması gerek."

"Peki ben hangisine şaşırmalıyım Mete? Beni stalklamana mı, yoksa mesajlarımı görüp de cevap vermemene mi? Belki de her şeyin bu kadar hızlı gelişmesine şaşırmalıyımdır. Benim mantığım ve duygularım bu kadar hızı kaldıramadı da!" Bu sefer ben ona yaklaştığımda kendimi maviliklerin içinde sürükleniyormuş gibi hissetmeye başladım.

"Bozulanları tamir etme, kırıkları onarma gibi bir huyum vardır. Asla bozulan bir şeyi direkt çöpe atmadım. Kırılmış bir insanın varlığının farkına vardığımda ne kadar haddime olmasa da o kırığı onarma isteğiyle doldum. Aslında fazla umursayacağımı düşünmemiştim, güzel bir kalbin varlığını hissediyordum. Hak etmediği şeyleri yaşayan birinin varlığını hissediyordum. Hem de senin hiçbir şeyden haberin yokken. İşler fazla umduğum gibi gitmedi."

Eline bir saç tutamımı aldığında nefesim soluk borumda takılı kaldı. Bu yaşadığım gerçek miydi?

Hayır, hayır. Daha şizofren olacak kadar delirmedin. Sakin ol.

"Kalbinin kırıklığını gidermek istemekle kalmayıp kalbini de istemeye başlamış olabilirim." Saçımın tutamını geriye attığında hiçbir şey söyleyemeden yüzüne bakmaya devam ettim. Sözleri dudaklarıma mühür, ruhuma fırtına olmuştu. Tepki veremiyordum, hareket edemiyordum.

"Şaşırtıcı olduğunun farkındayım. Dışarıdan birine hiç öyle kolay kapılacak gibi durmuyorum. Keşke dışarıdan göründüğüm gibi umursamaz olabilseydim."

Tepkisiz kalmaya devam ettiğimde Mete bana garip garip bakmaya başladı. "Bade, sen iyi misin?" Kolumdan tutup beni sarstığında dengemi sağlamak için kendimi öne ittim ve bu hareketim onun göğsüne yapışmama sebep oldu. "Şu an hiç iyi değilim!" diyip geri çekilmeye çalıştığımda elini sırtıma koyup başımı göğsüne yaslamamı sağladı. Kalbim boğazımda atmaya başladığında sakin olmaya çalıştım çünkü oracıkta bayılacakmış gibi hissediyordum.

"İyi olacaksın." diyip sırtımı sıvazladığında kalan son zincirimi kırıp kollarımı kaldırıp ona sardım. Yüzünü göremesem de gülümsediğini biliyordum. Kırıklarımı kendim tamir edebilirdim, ediyordum da ama birden başka bir nedenden dolayı ona muhtaç gibi hissetmeye başlamıştım. Bütün nedenleri geride bırakıp bana uzattığı o eli tutabilecek cesareti içimde bulduğumda içimdeki fırtına yangını söndürdü, dudaklarımdaki mühür çözüldü, ruhumdaki fırtına dindi. Çok sevdiğim o yağmurlar temizlemeye çalıştığım kanların üzerine yağdı, onlar yerden silinirken ayağa kalktım ve yağmuru kucakladım.

"Hiç bu kadar iyi olmamıştım..."

****

ig: pluviamore

Dert Ortağı ~texting~Where stories live. Discover now