Final (Part 1)

25.1K 1K 215
                                    

Billie Eilish, ilomilo

İyi okumalar...

*****

Annemin ihanetini öğrendiğimden beri çaremi denizde arardım, bedenimi boşluğa bırakırdım ve denizin dibinde açardım gözlerimi. Kendimi boğmaya mı çalışıyordum yoksa denizin altında beni kimsenin görmeyeceğini umarak öylece duruyor muydum? İlkel bir arayıştaydım, kendimi kaybetmiştim. Aramaya devam etmeliydim. Deniz her zaman tutkum olmuştu, her zaman değişik kıyılara sürüklenmenin hayalini kurmuştum. Belki de bu yüzden deniz gözlü bir adama aşık olmuştum.

Şimdi ise o denizin derinliklerinde çırpınıyordum.

Durdum, o da durdu. Bakışlarımız kesişikti. Deniz fırtınalıydı, ağlayarak içinde bulunduğum bu derin denizi kurutmaya çalışıyordum. Gözyaşlarım biter miydi? Hala yeteri kadar ağlamamıştım, biliyordum. Odanın açık kapısından gelen gün ışığı beni açığa çıkarmıştı. Duvara yaslı bir şekilde sessizce ağlayıp orayı terk etmeyi düşünürken kapı açılmıştı. Bana bakan gözler ne saklıyordu? Bana ne anlatıyordu, bilmiyordum. Zihnimde öyle büyük bir kargaşa vardı ki kelimeleri bir araya getirip cümle kurabileceğime inanmıyordum.

"Bade..." Dudaklarını oynattığında söylediği ilk şey adımdı, sesi kısıktı. Üstündeki kıyafetler evde giyilecek şeyler değildi, bir yere gidecek olmalıydı. Belki de bir yerden gelmişti, kim bilirdi? Dudaklarımı aralayıp nihayet bir kelimeye can vermek istedim. Ama dudaklarımdan çıkan kelimeyle birlikte gözlerimden de bir yaş firar etti. "Neden?" Sesim mi titremişti? Bütün bedenim titrerken bunu garipseyemezdim. Onun karşısında bu kadar güçsüz görünmemeliydim ama yapamıyordum. "Neden geldin?" dedi nefesini düzene sokmaya çalışırken. Sorumu es geçmişti, zor nefes alıyor gibiydi? Neden böyleydi? Söylediklerim ağır mı gelmişti? "Söylediklerimi duydun." dedim yaslandığım duvardan ayrılarak. Sesim daha net çıkmaya başlamıştı. Mete'nin bakışları birden değişti, ifadesi sertleşti ve "Git." dedi. İçimde bir şeylerin daha çatırdağını hissettim. Sanki ruhum birkaç kattan oluşuyordu ve sözleri temeli hedef alıyordu. Amacı beni yıkmak mıydı? Yeterince yıkıldığımı göremiyor muydu?

"Sen...kimsin?" dedim aniden. Tanıyamıyordum artık, Mete değişmişti. Sebebi neydi? Mete gözlerini kapatıp tekrar derin bir nefes aldı. Gözlerini tekrar araladığında bakışları oldukça keskindi. "'Git.' dedim." Sesi görünüşü kadar sert değildi. Sanki gitmem için yalvarıyor gibiydi. İçimde büyüyen yeni bir şüphe zihnimdeki kargaşanın ortasına düştü. Parçalar birbirini tutmuyordu, başka bir şey vardı. "İnanmıyorum sana."

Sesim alay eder gibiydi. Hayal kırıklığına uğramış gibi değildi. Gözlerinde sadece çok kısa bir süreliğine korku gördüm. Neyin korkusuydu? Devam ettim. "Başka bir şey var, sen bu değilsin." Birden gülmeye başladı. Elini göğsüne koyup yere eğilerek kahkaha attıktan sonra tekrar bana döndü, bu sefer onun yüzünde alay vardı. "Ne gördüysen, ne duyduysan doğru. Bir şey saklama derdim de yok. Sen bir sayfaydın, yazıldın bitti."

Gözlerinin altındaki halkalar bana bir adım yaklaştığında dikkatimi çekmişti, sözleri sivri buz parçaları gibi ruhuma saplansa da kendimi ayakta tutmak için çaba gösterdim. "Bir sayfaydım, yazıldım. Bitti." dedim onu tekrar ederken. İsteyerek yapmamıştım, sözlerin üstünden geçiyordum. Neden başka anlamlar arıyordum ki? Gayet düz şekilde bana önemimin olmadığını söylüyordu. Ama bu zihnimdeki hiçbir soruyu yanıtlamıyordu.

"Gitmezsen güvenliği çağıracağım." dedi ve elini cebine attım. Hızlıca kolunu tuttum. Kolundaki elime baktı. "Dur." Gitmemi istiyorsa gidecektim, buraya gelerek kendimden yeterince ödün vermiştim. Acım büyük olsa da kendime bunu yapmayacaktım. "Tek bir şey isteyeceğim. Sonra gideceğim, söz veriyorum." Bakışlarında oluşan soru işaretlerini görmezden gelerek kolundaki elimi çektim ve ona bir adım daha yaklaşarak aramızdaki mesafeyi iyice azalttım. Kalbimin attığı acı dolu çığlıklar kulağımda yankılanıyordu, buna rağmen söyleyeceğim şey dudaklarımda yaşam buldu. "Bana gözlerimin içine bakarak önemsiz olduğumu söyle, sonra gideceğim." Mete kaşlarını çatıp "Bunu yapmak zorunda değilim." dedi ve tekrar eli cebine gitti. Bir kez daha onu engelledim, nefes alışları yine sıklaşmıştı. Gözlerini yumup tekrar açtığını gördüğümde bana kızdığını anlamıştım. Şu an sinirden ortalığı dağıtması gereken bendim! "Bunu yapmazsan buradan gitsem bile bu davranışının altında başka bir şeyin yattığını düşüneceğim. Önemsiz olsam bile bunu bana borçlusun Mete..." duraksadım. "Uygar..." Soyadını söylememle beraber bakışlarında bir acı zerresi yakaladım. Yutkundum, sesli bir şekilde nefesini verip bakışlarını gözlerime çıkardı. Korkuyordum, o cümlenin ağzından çıkmasından korkuyordum. Ama o durmadı, son derece sert bir sesle üstüne basa basa o kelimeyi söyledi. "Önemsizsin."

Bir süre nefes alamadım, hemen ondan uzaklaştım. Adımlarım geri geri gidiyordu. Ruhumun bir parçasını oraya bırakmıştım, gözlerim yeniden doluyordu. Daha fazla burada kalamazdım. Altında bir şey olsa da söylediği şey son derece gerçekti. Uzaklaşmalıydım. Son kez ona baktım, adem elmasının hareket ettiğini gördüm. Aynı anda ben de yutkundum. "Bana hayatındaki herkesin sahte olduğundan bahsetmiştin, bundan üzüntü duyduğunu da söylemiştin. Sebebini anladım." Çenem titredi. "Sen de sahtesin."

Arkamı dönüp ne tepki verdiğine bakmadan koridorda yürüdüm. Merdivenlere doğru giderken yanaklarımdaki yaşları siliyordum. O kadar çok düşünüyordum ki kafam çatlayacak dereceye gelmişti. Tek düşündüğüm buradan kaçmaktı. Zihnimdeki seslerden dış dünyadan soyutlandığım bir anda arkamdan gelen bir ses duraksamamı sağladı. Tahta sesiydi, kesik nefesler duyuyordum. Kalbim boğazıma çıktığında arkamı döndüm. Gözümün bulanıklığının ardında odağıma yere yığılmış bir beden girdi. Nefesim boğazımda takılı kaldı, koşarak geri döndüm. Ona yaklaşıp yanına çömeldim. Boğazımdaki yumru canımı çok yakmaya başlamıştı. O...neden yerdeydi? Yere oturup kafasını bacağıma koyup yüzüne baktım, gözleri açıktı. Dudakları aralıktı. Zorla nefes aldığını duyabiliyordum. Gözlerinden bir damla yaşın yanağından kaydığını gördüm. Zorla konuştu. "Git." Bana yalvarıyordu. Bu durumda da gitmemi bekleyemezdi, ona ne olmuştu? Bedeni neden yerdeydi, neden ağlıyordu? O kadar çok düşünmüştüm ki artık sorularıma cevap bulacak mecalim kalmamıştı.

"Mete...neyin var?" dedim. Genişleyen burun deliklerinden nefes aldığını anladım. Nefes almakta zorluk çekiyordu, sebebi neydi? "N'olur git." dedi titreyen sesiyle. Asla gidemezdim, gitmemi istemesinin sebebini anlamıştım. Onu bu şekilde görmemi istemiyordu. Gözlerimden dökülen yaşlar parkeyle buluşurken "Gidemem." dedim. Gözlerinden akan yaşları görüyordum. Ruhumu bu noktada, tam gözyaşının üstünde bırakmıştım. Yanağına dokundum, gözyaşlarım sicim gibi dökülüyordu. Kesik kesik nefes alırken yüzümde dolanan bakışlarını gözüme çıkardı. O anda bir şeyin olacağını hissettim bedenimi sıktım, bir şey söyleyecekti. Dudaklarını araladı. "Özür dilerim." Sesi o kadar çok titriyordu ki duyduğum şeye inanmak istemiyordum. Mahvoluyordum, içinde bulunduğum bu an beni yaşarken öldürmüştü.

Gözyaşlarımın arasından içinde denizi saklayan gözlere baktım. Yüzünde pişmanlık vardı, ağlıyordu. Ona bir şey olmuştu ve ben bilinmezlik yüzünden kafayı yiyecektim. Son gözyaşı da yavaşça yanaklarından kaydığında beni yaşatan o derin deniz gözleri usulca kapandı. Bir okun göğsümün tam ortasından girip sırtımdan çıktığını hissettim. Kuvvetim çekildi, bedenim göğsümün solundaki bir karadeliğe çekildi. Sözlerim uçtu, bütün düşüncelerim sonsuzluğa karıştı. Sadece gözyaşlarım ve sessizliğim kaldı.

Nefes aldığım her saniye ömrümden bir çentik. Sözlerin bittiği, kalemlerin yazmadığı bir yolculuğun sonunda silindik.

****

Finalin ilk bölümünün sonuna geldik, tamamlanması gereken iki bölüm kaldı. Fazla belirtmesem de bu kitabı destekleyen herkesin yeri kalbimde büyük. Sizleri seviyorum, görüşmek üzere ♥️

ig: pluviamore

Dert Ortağı ~texting~Where stories live. Discover now