4.5

26K 1.2K 96
                                    

Okuldan keyifle ve bir o kadar da hızlı bir şekilde çıktığımda kendi kendime kıkırdayarak yürümeye başladım. Kavgalarının bittiğini anladığım anda anahtarı kapının altından içeri doğru fırlatmıştım ve hemen onlardan kaçmıştım. Ölmek için çok gençtim.

Kaldırımda kendi arabama doğru yürürken topladığım saçımı açtım ve düzelttim. Saç köklerim toplanmaktan acımıştı. Karşıdan karşıya geçmek için yönümü değiştireceğim sırada yolun kenarında gördüğüm siyah araba ayaklarımdan çivilenmişim gibi duraksamama sebep oldu. Arabaya öylece bakarken bakışları arabanın içine kaydı. Kalbim hızlanıp boğazıma tırmandığında arabanın sürücü koltuğunun kapısı açıldı içinden bir beden indi. Onu ilk kez görüyormuş gibi şok içinde gözlerim bedeninde dolaştı. Kafasına geçirdiği şapka ve bu kapalı havada taktığı gözlüklerle garip gözüküyordu fakat bedeniyle bütünleşen her şey farklı gözüküyordu. Uzun bacaklarını saran kot pantolona ve vücudunun şeklini belli eden dar tişörte baktım. Bunu yapmamalıydı, beni kendine sıkı sıkı bağlamamalıydı. Ona öylece bakarken o hızla yanıma ulaştı ve hiçbir şey demeden beni kolları arasına aldı.

Parmaklarımın ucunda, yaslandığım bedeninde, kokusunda, onunla ilgili her şey hislerle kaplıydı. Ona sarılırken kalbime sarılıyor gibiydim, kalbimin ritmi dengesizleşiyordu. Uzun süredir onu görmediğimden bu sarılışın rüya olması çok olasıydı.

"Mete..." dedim hafifçe esen rüzgar kokusunu dağıtırken. Ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Aynı anda o kadar çok şey hissediyordum ki dudaklarım onun yanındayken mühürleniyordu. "Mey'im..." diyerek beni daha sıkı sardığında ona sıkı sıkı sarıldım. "Mey mi?" dedim hala başım omzundayken. Gülümsediğini hissettim. Başını kulağımın hizasına getirdi ve tüyler ürpertici bir çekicilikle konuştu. "İsminin anlamı içki, sarhoşluğumsun. Bu yüzden..."

Kalbim dondurma gibi erirken ondan yavaşça ayrıldım ve gözlüğün kapattığı gözlerine bakmaya çalıştım. Çabamı gördüğünde bir kez bile düşünmeden gözlüğünü çıkarıp beni derin bir okyanusla buluşturdu. Telaşla etrafa baktım, sonra ona döndüm. Biri görebilirdi, bu aralar onu tanımayan birinin olduğunu düşünmüyordum. Özellikle sevgili meseleleri patlamışken gözler kesinlikle onun üstündeydi.

"Eğer korkuyorsan takabilirim." dedi benim bakışlarımı incelerken. "Hayır." dedim. "Kendim için değil senin için..." Yüz ifadesi ciddileşti. "Benim hiçbir korkum yok, saklanarak yaşayamam. Eğer sen de böyle yaşamak istemiyorsan..."

"İstemiyorum." dedim sözünü bitirmeden. İnsanların ne diyeceğini umursayacak durumda değilim. Artık kendim için yaşayacaktım. Gülümsemesi suratında hayat bulduğunda "Güzel. Hadi, gel benimle." Elimi tutup beni arabaya sürüklediğinde kafamdaki soru işaretleriyle ve yüzümde oluşmasını engelleyemediğim gülümsemeyle onu izledim.

Arabaya bindikten sonra hiç sorgulamadan emniyet kemerimi taktım. O beni nereye götürürse götürsün orada olmaktan zevk alıyordum. Mete arabayı çalıştırdığında anneme durumu açıklayan bir mesaj attım. Cevabını beklemeden telefonumu cebime koydum. "Yol biraz uzun sürebilir."

Mete kafasını hafifçe çevirip konuştuğunda merak içimi kemirmeye başladı. En sonunda dayanamayıp sordum: "Nereye gidiyoruz?" Mete gözlerini yoldan çekmeden cevapladı: "Seveceğin bir yere."

Bu cevabı tahmin etmiştim, hep beni merakta bırakıyordu! Bundan resmen zevk alıyordu!

Hiç konuşmadan, sadece içimdeki merakı büyüterek yolda hızla ilerleyen arabanın camlarından dışarıyı izledim. Bir saate yakın bir zaman aralığı boyunca yol sürmüştü. Ona diziyle ve çıkan dedikodularla ilgili hiçbir şey sormamıştım. Bunlardan sıkıldığını düşünüyordum.

Dert Ortağı ~texting~Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt