Ziyaret

5.4K 338 78
                                    

27 Ağustos 1676

Üç yıl kaldığım yetimhaneden kaçalı altı ay olmuştu.

Oturduğum koltukta stresle bacağımı sallarken altıncı yetimhane müdürümün küçük kızı kucağıma oturdu.

Annesi bana sıcak bir çay getirirken bana "Kusura bakma canım, misafir geldi mi çok seviyor." dedi.

"Sorun değil." diyerek eldivenli elimle kızın saçlarını okşadım.

Annesi çayımı sehpaya bırakırken "Kaç yaşındayım demiştin?" diye sordu.

"On iki yaşındayım efendim."

"Çok da küçükmüşsün, seni böyle tek başına yollamaları büyük sorumsuzluk."

"Kesinlikle haklısınız ama yetimhanem alevler içinde yanınca herkes ne yapacağını şaşırdı. Ben de öyle ortada kaldım."

Timsah gözyaşlarımı dökerken kadının tüm acınası duyguları benim için üzülüyordu.

Oysa yetimhanenin hepsini geberttikten sonra delil bırakmamak için yetimhaneyi ateşler içinde bırakmıştım.

"Kocamın yetimhanesinden ne olmuştu da ayrılmıştın canım?"

"Hatırlamıyorum..."

Altı kişiyi öldürmüştüm.

"Tek hatırladığım müdürümün bana karşı olan şefkati. Bu yüzden sizin yanınıza geldim."

Beni dört kere öldürmeye çalışmıştı.

Gözyaşlarımı ellerimle sildikten sonra "Bana yardım edebileceğinizi umdum." dedim.

"Kocam şimdi gelir, eminin gelince seni hatırlar. İkimiz de sana yardımcı olmaktan mutluluk duyarız."

"Çok teşekkür ederim."

Kapının açılma sesi duyulunca istemsiz sırıttım.

Benim hakkımda bilgiye sahip olan son kişi de geberecekti.

Eski müdürüm içeri girdiğinde kızlarını yere bırakarak ayağa kalktım.

"Sen!" diye bağırdığında eldivenlerimi çıkardım.

"Beni özlediniz mi müdürüm?"

"Evimi nereden buldun?" diye bağırdığında "Biraz araştırma yaptım müdürüm." dedim.

Karısı, "Yetimhanesi yanınca bize sığınmak için buralara kadar gelmiş canım. Neden bu kadar sinirlisin?" diye sorunca eski müdürüm "Bu kız tam bir şeytan! Kızımızı da alıp git buradan." dedi.

Kadın şok içinde denileni yapacaktı ki kolundan tuttum ve "Beni bırakıp gidecek misiniz?" diye sordum.

Kadın dokunmam ile yere yığılırken "Tüh!" dedim.

"Yine yaptım."

"Seni geberteceğim!" diyerek eline geçen ilk silahla bana saldırınca kolum çizilmişti.

Sinirle adama tokat attım ve "Şerefsiz!" diye bağırdım. 

Eski müdürüm acıyla yere düşerken elinden bıçağı aldım.

Tahminimce dört yaşlarındaki kızları ne olduğunu anlamayarak bana bakarken eldivenlerimi geri giydim.

Bir şey anlayamazdı.

Şahit de olamazdı.

"Sadece oyun oynuyoruz." diyerek onu kucağıma aldım.

Cesetlerin başında bir çocuk bırakamazdım.

Onunla birlikte evden çıktığımda dışarıdan bahçeye giren bir genç bana tuhafça baktı.

"Sen de kimsin?"

"Bu küçük prenses ile oyun oynamaya geldim. Asıl sen kimsin?" diye sordum.

Kız çocuğu, "Abi!" diyerek gencin kucağına atladığında sessizce yutkundum.

"Bir abin olduğunu bilmiyordum." dedim, gülümseyerek.

Abisi benden tahminimce dört beş yaş büyüktü.

"Küçüklükten beri dışarıda eğitim görüyorum. Babamları ziyarete gelmiştim." dediğinde rahatladım.

Benim hakkımda bir şey biliyor olamazdı.

"Bu abla, babama vurdu." diyen çocuk ile küfür mırıldandım.

Abisi sinirle bana bakarken daha üstünde kanım kurumamış bıçağı karnına sapladım ve koşmaya başladım.

Keşke karnına saplayacağıma boğazını kesseydim.

Sonraki günlerde tüm ülkede görüntüm yayılmıştı.

Her yerde çizimlerim vardı.

Eğer kimsenin tanımadığı bir suikatçi olacaksam bu resimlerde çizilen kişiye benzememeliydim.

Bu yüzden saç şeklimden vücut yapıma, yüzümden boyuma kadar her şeyi değiştirmiştim.

Sırf tanınmamak için kendi burnumu kırıp tedavi sürecinde acı çekmiştim.

Burnumdan başlayarak çeneme kadar çapraz bir bıçak yarası atmıştım kendime.

Kahküllerimi kesip zayıfladığımda ise o çizimlerden tamamen farklı biri olmuştum.

Yüzümde yara izi kalmıştı fakat buna değdi.

Aranan kişi bir elli beş boyunda bir çocuktu.

Ama aradan geçen senelerde hem boy atmıştım hem de ayakkabı tabanıma koyduğum bez parçaları ile boyumu olduğundan uzun göstermiştim.

Arkamda bıraktığım tek şahit o küçük kızdı fakat o nasıl öldürdüğümü anlayamayacak kadar küçüktü.

Abisi ise sadece katil olduğumu biliyordu.

Özel bir gücüm olduğunu, lanetimi bilmiyordu.

Artık kimse silahımın ne olduğunu bilemeyecekti.

Bu evrendeki en acımasız suikatçi olabilecektim.

Mahkumun ZehriWhere stories live. Discover now