Hançer

2.4K 209 102
                                    

Birlikte yemek odasına girdiğimizde kahvaltı yapan Amiral ve Prenses Açelya'yı gördüm.

Amiral beni görmesi ile ayağa kalkarken tebessüm ettim.

"Ben hala ölmedim."

"Aptal kız." diyerek Amiral beklemediğim bir şekilde bana sarıldığında ne yapmam gerektiğini bilememiştim.

"Bir daha yemekten erken kalkmıyorsun."

Güldüm.

"Yalnız tüm maaşını yemeğe vermen gerekir."

"Sanırım değebilir."

Gülümseyerek benden ayrıldığında Prenses Açelya'ya baktım.

Bize bakmıyordu bile.

"Ben artık işe dönecektim." diyen Amiral, Prenses Açelya ile vedalaştığında "Amiral." dedim.

"Efendim İlge."

"Sizden bir şey istemiştim, oldu mu o?"

Gülümsedi.

"Oldu, merak etme. İstediğin zaman yanıma gelip emanetini alabilirsin."

"Teşekkürler."

"Lafı olmaz."

Amiral odadan çıktığında Prens Bars merakla "Ne emanetiymiş bu?" diye sordu.

"Amiral ile aramda, senin için önemli bir şey değil."

Prens'in bir şey demesine izin vermeyen Prenses Açelya sinirle odadan çıktığında masumca gülümsedim.

"Yanlış bir şey mi dedim?"

"Eminim ki demedin."

Gülerek kahvaltı sofrasına oturdum ve sımsıcak bir çörek alıp yemeye başladım.

Hizmetliler hızla bizim için çay dolduruyorlardı.

Prens karşıma oturdu ve "Bugün yazılı sınavın var. Sadece barajı geç." dedi.

Ofladım.

"İyi, geçerim."

Prens Bars dediğime gülerken kapı çalınmadan açıldı ve askerler eşliğinde içeri Kral Tan ve Miran girdi.

Öfkeyle ayağa fırladım.

"Seni namussuz herif! Burada ne işin var?"

Miran bana sırıtırken Kral Tan, "Benim huzurumda iken kullandığın kelimelere dikkat etmelisin. " dedi.

Prens Bars, "Kralım gece İlge'yi kaçıran ve ona işkence yapan şahıslardan biri Miran'dı. Hak ettiği cezayı almalı." dedi.

"Miran beni korumak için turnuvalara katılmış onurlu bir asker. Ona dokunan olursa idam ederim."

"Emirleriniz umurumda değil. Bu it, bir haindir. Öldürülmeyi hak ediyor!" diye bağırdığımda Kral Tan'ın askerlerinin elleri kılıçlarına gitti.

"Doktor Yekta'yı da serbest bırakın."

"Onun sebebi ne?" diye sordum, sinirle.

"Benim kararlarımı sorgulayamazsın. Şimdi Amiral orada bekliyor. Git ve onunla birlikte Doktor Yekta'yı serbest bırak."

Prens Bars itiraz ederken "Canınız cehenneme." dedim ve odadan çıktım.

Vakit kaybetmeden zindanlara indiğimde Amiral'in Doktor Yekta'yı dışarı çıkarttığını gördüm.

Kapıdaki muhafızlardan birinin silahını izinsiz aldıktan sonra Amiral'e doğrulttum.

"Eğer bu it buradan dışarı çıkarsa buna izin veren herkesi gebertirim."

Askerler kılıçlarını bana doğrulturken Amiral, "Herkes indirsin silahını." dedi.

Askerler onu dinlemişti.

"İlge sen de indir onu. Eğer katil olursan Kral Tan seni affetmez."

"Umurumda değil."

"İlge!"

Amiral'in bağırması ile sinirle ona baktım.

"Ne var?"

"Bana güven."

"Neden?"

Hiçbir şey demeden bana baktığında sanki kendine güveniyordu.

Öfkeyle kılıcı yere fırlattım.

Doktor Yekta gülerken Amiral sinirle "Kapa çeneni Doktor." dedi.

Amiral onu gözlerimin önünde dışarı çıkarttığında arkalarından gittim.

Miran, Prens Bars ve Kral Tan da bu duruma şahitlik ediyordu.

Amiral, Doktor Yekta'yı Kral Tan'ın önünde bıraktıktan sonra yanıma geldi.

"Benim bir görevim vardı. O da Doktor'u sağ salim hapisten çıkarmaktı."

Sinirden yumruklarımı sıkarken "Beni öldürmek istedi o adam. Görevin daha mı önemli gerçekten?" diye sordum.

Elimi yavaşça tuttuğunda anlamayarak ona baktım.

"Ne yapıyorsun? Senin bir nişanlın var, unuttun mu?"

"Aç şu yumruğunu inatçı."

Elimi açtığım an elime bir hançer bıraktı.

"Kılıçla yaklaşırsan fark edip seni engellerler."

"Ciddi misin?"

Bir şey demeden Kral Tan'a teşekkürlerini sunan Doktor'u izlemeye başladı.

Gülümsedim.

"Eyvallah Amiral."

"Elindeki hançer dikiş tutmaz. Sakın direkt boğazını kesip ona rahat bir ölüm sağlama. Gövdesinde bir yeri bıçakla, böylece kan kaybederken acıyla ölecek."

Mahkumun ZehriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin