Tavşancık

2.2K 194 84
                                    

Tüm yaralarıma baktıktan sonra tek bakılmayan yer kolum kalmıştı.

"Kolumda ne var? Sızlıyor."

"Yerinden çıkmış." 

"Tamam, geri takın."

"Sizi buradan götürüp baksak daha iyi olur." diyen sağlıkçıya baktım.

Çok gençti.

"Yerine takmasını bilmiyor musun?"

Ağzında bir şeyler gevelemeye başladığında "Siz gerçekten sağlıkçı mısınız?" diye sordum.

"Birinci sınıf öğrencisiyiz." dediğinde ofladım ve Amiral'in yanına gittim.

"İyi misin?" diye sorduğunda kolumu gösterdim.

"Yerine takar mısın?"

"Emin misin?"

Başımla onu onayladım.

Ayağa kalktı ve kolumu ve omzumu yavaşça tuttu.

"Aa bak tavşancık." diyerek yeri gösterdiğinde anlamayarak gösterdiği yere baktım.

Birden kolumu yerine taktığında küfür ederek bağırdım.

"Tamamdır." diyerek geri yerine oturduğunda "Az önceki şey neydi?" diye sordum.

"Ne neydi?"

Yanına oturdum.

"Tavşancık, dedin." 

"Evet ve dikkatin dağıldı."

"Sen üst rütbeli bir askersin. Senden bir anda tavşancık lafını duymak komik geldi."

Gülümsedi.

"Aklıma birden geldi, gülme."

"Hayal ediyorum da... Savaşın ortasında bir askere gidip "tavşancık" diyerek onun çıkan kolunu yerine oturtuyorsun." 

Gülmemi tutamazken Amiral'e baktım.

O benim yerime gülmesini tutuyordu.

Bacağına iki parmağımı koydum ve "Tavşancık zıplıyor." diyerek parmaklarımı bacağında zıplatarak gezdirmeye başladım.

"Yapma şunu." diyerek güldüğünde surat astım.

"Tavşancık küstü, sana götünü çeviriyor." diyerek ona sırt çevirdiğimde kahkaha attı.

Kolunu omzuma atıp beni kendine döndürdüğünde ona baktım.

"Tavşancık sen mi oldun?"

Başımla onu onayladım.

"Öyleyse kendime dikkat etmeliyim. O tavşancık az önce benimle denk bir adamı yere serdi."

"Ben tehlikeli bir tavşancığım."

"Rakibin de tehlikeli." dedi ve sahadaki Miran'ı işaret etti.

Rakibini fena haşlıyordu.

"Bana bir şey olmaz." dediğimde Amiral iç çekti.

"İnsanlara "bir şey" olabiliyor İlge. Kendine kesinlikle dikkat ediyorsun. Miran, Ata'ya göre daha sağlam dövüşüyor." 

"Olsun." dediğim sıra ayağa kalktı.

"Ve ben bu taktiği biliyorum. Benimle gel."

"Ne? Nereye?"

"Miran'ın dövüşmesi rastgele duruyor ama belli adımları var. Benimle gel."

Beni elimden tutup içeri sürüklediğinde Prens Bars'ın bizi izlediğini fark ettim.

Kıskanmış mıydı o?

Umursamadım ve Amiral ile içeri girdim.

Boş bir oda bulduğumuzda Amiral, "Son hamlesi boğmak olacak. Seni tüm hamlelerine hazırlamam gerek." dedi.

"Ama hamlelerini bildiğimi fark edip taktik değiştirirse?" diye sordum.

"Miran gibileri bilirim. Ortadaki adımları değiştirse dahi en son boğmaya kalkacak."

"Yarım saatimiz var. Başlayalım." dediğimde kollarını sıyırdı.

"Başlayalım."

"İlk adımı seni kendine çekmek olacak. Sakın hırslanıp gitme. Gidersen seni kendi bölgesine çekip avlayacak. Aynı bir örümcek gibi. Onun yerine..."

Benden iki adım uzaklaştı ve "Bu mesafeyi korursan o sana yumruk savurmak için gelecek fakat sen yumruğu önlerken diğer eliyle başının arkasından tutup yüzünü yere eğecek. Bir elin kendini savunmak için yukarıda olacak. Diğer elini de o tutup arkada birleştirecek ve yüzüne tekme atıp tuttuğu ellerinden seni yere düşürecek." dedi.

"Nasıl bu kadar iyi biliyorsun?"

"İlge, Miran bir asker olamaz."

"Ne? Nasıl? O bir komutan."

"Bu dövüş sanatını geçen sene çökerttiğim bir çetede öğrendim."

"O zaman Miran kim?" diye sordum.

"O kim bilmiyorum ama gerçek Miran'ın yerine geçmiş biri olmalı."

Sinirle küfrettim.

"Doktor Yekta askerlerden nefret ederdi. Miran'ın lafları yüzünden sizi içeriden alt etmeye çalıştıklarını düşünmüştüm."

Başarılı bir komutan olacak kadar askerler arasında dayanması imkansızdı zaten.

"Onun kim olduğu şu an önemli değil. Vaktimiz çok yok, devam edelim." diyen Amiral'i onayladım.

Tüm zamanımız boyunca bana tüm adımları göstermişti.

Zamanımız çok az kalmıştı.

"Son olarak, seni yere düşürecek. Şimdi ben senmişim gibi yapalım." dedi ve yere uzandı.

"Ben üstüne mi oturmalıyım?"

"Üstüne oturursa bacaklarını kontrol edemez. Bacak arana oturup öyle sana eğilir."

Dediği gibi bacak arasına oturup ona doğru yaklaştım.

Temsili olarak boğazını tuttuğumda "Yakasının iki yanından çapraz tutacaksın." dedi ve sol eliyle sol yakamı, sağ eliyle sağ yakamı kavradı.

Kollarını birbirine yaklaştırmak hafifçe bir hamle yaptığında bile nefesim kesilmişti.

Kollarını yumuşattı.

"Onu iyice boğduktan sonra bacaklarınla onu sarıp onu sırt üstü yere getireceksin." dedi ve dediğini de yaptı.

Şimdi üstte olan oydu.

"Bu pozisyonda ise direkt onu öldür."

"Peki seni?"

"Efendim?"

"Şu andan bahsediyorum." dediğinde yavaşça yutkundu.

Ne demek istediğimi anlamıştı.

Mahkumun ZehriWhere stories live. Discover now