Hayatının Sonu

3K 213 88
                                    

Kolumu sıyıran satır ile gülerek adama baktım.

"Sen..." dediğinde yere düşen kumaş parçasına baktı.

"Beni özledin mi Kasap?"

Kasap küfrederken orta parmağım ile kolumdan akan kanı sıyırıp ağzıma götürdüm.

Parmağımı yaladıktan sonra "Siktir be." diyerek zevkle güldüm.

"Eğer başarırsan beni domuz eti ile karıştırma. Enfes tadım var, bozulsun istemiyorum."

"Müşterilerimin zevki hala aynı. Domuz etine karışmış insan eti tercih ediyorlar."

"Anlaşmaya varmıyorsun demek." diye mırıldandım.

"Kesinlikle."

"O zaman müşterilerin yeni bir kasap bulmalı." dedim ve aniden cebimden çıkardığım yedek bıçağımı adamın tam boynuna fırlattım.

Boynundan sıçrayan kanlar tüm her yeri kırmızıya boyadığında büyük bir kahkaha attım.

"Çok dikkatsizsin."

Elinden düşen satırı aldım ve hiç düşünmeden kafasını gövdesinden ayırdım.

Kafasını yerden aldım ve yanağına bir öpücük bırakarak saçlarından ağacın dalına Kasap'ı bağladım.

Prens Bars ile göz göze geldiğimizde bana hayranlıkla baktığını gördüm.

Onun haricindeki herkes dehşet ve iğrenmişlik ile bana bakıyordu.

Prens Bars arkamdaki bir şeyi çaktırmadan işaret ettiğinde alayla güldüm.

Arkamdan yaklaşan bir yetmiş boylarındaki cılız adamı fark etmemiş olmamı beklemiyordu, değil mi?

Başıma doğru gelen darbeyi hissettiğimde yere eğildim ve dönerek arkamdaki adamın bacağına hızla tekme attım.

Adam yere yıkılırken bunun benden birkaç yaş küçük bir hırsız olduğunu fark ettim.

Küçük olması önemli değildi.

Beni tanıyordu.

"Seni tanıyorum!" diye bağırdığında sağ elini satırla kestim.

Çığlığı ormanda yankılanırken "Git ve geri döndüğümü herkese yay." dedim.

Korkuyla ayağa kalkıp koşarken "Hızlı ol minik tavşan!" diye bağırdım.

Korkudan ayakları birbirine dolanıp düştüğünde güldüm.

Prens Bars'a döndüm ve göz kırptım.

Kendim olmaya bayılıyordum!

Bıçaklarımı geri aldıktan sonra elimde satırla ormanın içine doğru koştum.

Artık pek silaha ihtiyacım yoktu.

Dışarıdakiler beni ormanın derinlerinde göremezdi.

Ellerimi kullanarak istediğim kadar insan öldürebilirdim.

Bana doğru koşan bir asker gördüğümde masum ayaklarına döndüm ve "İyi misin?" diye sordum.

"İyiyim, eyvallah. Sen iyi misin?"

"Bir ceset çıkardım. Bir de birini sakat bıraktım."

Bana şaşırarak baktığında güldüm.

"Sen neden koşuyordun? Peşinde biri mi var?"

"Hayır..."

Kısa bir süre düşündü.

"İki suçlunun sohbetini duydum. Şuradaki tepenin ardına bayrak saklanmış. Onu almaya gidiyorum."

"Çok şanslısın! Ne hızlı bir son olacak senin için." dediğimde güldü.

"Evet, öyle."

"Ama hayatının sonu." dedim ve elini tuttum.

Ağzından köpükler çıkarak yere yığıldığında güldüm.

"Teşekkürler asker. Dikkat hususu yüzünden hayattan ayrıldın."

Askerin kılıcını göğsünden geçirdikten sonra gösterdiği tepeye doğru koşmaya başladım.

Eskiden burada tüm suçlularla piknik yapmıştım...

6 Sene Önce
20 Temmuz 1681

Kasap'ın mangalda yaptığı eti iştahla kokladım.

"Yeni kurbanın kimdi Kasap?" diye soran Agah Abi ile Kasap, "Her organı sapasağlam olan bir uyuşturucu bağımlısıydı." dedi.

Bu dediği ile hepimiz gülmüştük.

"Bir daha kıyma çekeceğin zaman beni de çağırsana. Çıkan kanın tadını çıkarmak istiyorum."

Kurduğum cümle ile Kasap, "Daha on sekiz yaşındasın." dedi.

Dudağımı büzüyordum ki "Geç bile kalmışsın istemekte." dedi.

Zevkle güldüm ve "Adamın dibisin." dedim.

"Sen de bize o gizli silahını gösterirsin." diyen Tuğkan Abi'ye ellerimi uzattım.

"Tüm sır bu parmaklardan geçiyor."

"O parmakları ne zaman eldivensiz göreceğiz?" diye sordu, Tuğkan Abi.

"O zaman etkilenip aşık olursunuz. Hepiniz ile başa çıkamam."

Kasap, tabaklarımıza et koyarken "Soğutmadan hepsini yiyin." dedi.

"Eyvallah abi." dedim ve iştahla yemeğine gömüldüm.

Diğerleri de yemeklerini yerken köşede tek başına oturan Yekta diye bilinen katile baktım.

Buradaki en güçlü oydu.

Onu öldürüp yerine geçmek istiyordum.

Böylece onun gibi herkese sözümü geçirirdim ve önce bu ormanın, sonra da ülkenin hakimi olurdum.

Mahkumun ZehriWhere stories live. Discover now