Ziyafet

2.2K 177 85
                                    

Gözlerimi açtığımda Prens Bars başımda bekliyordu.

Ofladım.

"Ben şu hasta insan kokusundan bıktım. Ölecek olsam dahi beni buraya getirmeyin."

Prens Bars gülerek "Arenada ne yaptın öyle?" dedi.

"Ne yapmışım?"

"Kendini ifşalayarak tüm halka korku saldın."

"Halk sence umurumda mı?"

"Olmadığını biliyorum ama halktan gelen tepkileri bahane ederek Kral Tan seni öldürmek isteyecek."

Uzandığım yerde doğruldum.

"Öyleyse ne yapıyoruz?"

"Kral Tan yarın sabah komşu ülkeye bir ziyaret gerçekleştirecek. Bu ziyaret esnasında eşi Kraliçe Nevra da onunla olacak."

"Peki Prenses Delfin? Kızları olarak o da gidecek mi?"

"Hayır, o sarayda kalacak fakat Prenses Açelya da gidecek. Anne ve babasının yanında yaşayacakmış artık."

"Amiral ile nişan attılar sonuçta." dediğimde Prens, "Amiral ile çok ilgilisin." dedi.

"Bir geçmişimiz var sonuçta."

"Tek sebep bu mu?"

Arsızca Prens Bars'a yaklaştım.

"Yoksa kıskanıyor musun?"

Hiç çekinmeden "Evet." dediğinde gülümsedim.

"O zaman önlemini almalısın. Amiral yakışıklı, güçlü ve ilgili. Aklımı çelebilir."

"Bak sen..."

Gözlerimi kaçırırken "Öyle işte." dedim.

"Bu konuyu odamıza geçince konuşacağız." dediğinde "Birlikte duştayken mi?" diye sordum.

"Arsız."

Sırıttım.

"Belki."

Derin bir iç çekti.

"Seninle ne yapacağım ben?"

"Sevebilirsin ya da daha arsız şeyler..."

"Geleceğiz bu konuya. Şimdi planımızı yapalım."

"Tabii."

"Oraya gittiğimizde hedefin Kral Göksal ve eşi Kraliçe Talya olacak. Prenses Açelya, Amiral'den ayrıldıktan sonra gözünü hırs boyadı ve ailesini öldürüp tahta geçti."

Güldüm.

Suçu Prenses Açelya'ya atacaktık.

Bu çok hoşuma gitmişti.

"Ben varım."

"Şimdi iyi misin? İyiysen kazanan askerler için ziyafet veriliyor. Katılman güzel olur."

Gülerek ayağa kalktım ve "Buradan kurtulayım yeter." dedim.

"Deli kız."

Birlikte ziyafet yapılan salona geldiğimizde tüm gözler benim üzerimdeydi.

Kral Tan'ın huzuruna çıktım ve ona selam verdim.

Ona saygı duyduğum falan yoktu.

Sadece beni gördükçe sinirden kudurduğunu biliyordum.

"Kazanan son askerimiz de gelmiş." diyen Kral Tan'a baktım.

"Burada olmak büyük zevk."

"Boş bir yere otur ve sessiz ol."

"Emredersiniz."

Kazanan diğer askerlerin yanına oturduğumda yanımdaki asker, "Tebrik ederim, hiçbirimiz buraya gelebileceğini sanmıyordu." dedi.

Bir asker araya girip "İltay'a neler yaptığını gördük. Konuşurken dikkat edin." dediğinde güldüm.

"Eyvallah. O sadece ölmeyi hak ediyordu. Ben de onu hakkı olan yere gönderdim."

"O vahşetten üç dört ölüm çıktı bence." diyen askere baktım. 

Konuşmaya devam etti.

"Lan ölü adamın kafasını yaktın. Bedenini parçaladın. Sadece boğazını kesip bırakabilirdin."

Güldüm.

"Hak ettiği ölüm şekli de buydu."

Hepsinin merak ettiği ortak bir şey vardı.

Bunları bakışlarında anlayabiliyordum.

"Ee başka?" diye sordum.

"Sinirle anlattıklarının hepsi gerçek mi?"

Beklediğim soru gelmişti.

"Evet, gerçek."

"Bize daha detaylı anlatır mısın? Sadece merak ediyoruz."

"Doğarken annemi öldürmüşüm. Babam ise İltay'ın da babası olan Doktor Yekta'ydı. Bunu da yakın bir zamanda öğrendim ve anneme tecavüz eden o herifi geberttim."

"Bir akrabanla falan mı büyüdün?"

"Hayır, onları daha bebekken öldürmüşüm."

"Hadi ama bu imkansız."

"Nasıl isterseniz."

Susup yemeğime döndüğümde "Devam et hadi, merak ediyoruz." dediler.

"Yetimhaneye verildim ama birçok yetimhane değiştirdim. Malum oralar dayakla söz dinleyen insan büyütme yeri. Ben onlara uygun değildim. Sürekli başka bir yetimhaneye gönderildim ve en sonunda on iki yaşımdayken yetimhanemi yakıp kaçtım."

Hepsi şok olmuştu.

"Sonrasında ise beni geçmişte dövüp adam etmeye çalışan herkesi öldürdüm. İşte tam o zaman bir suikastçi oldum."

Hepsi suspus olmuştu.

Sadece beni dinliyorlardı.

"Sonra sokaklarda veya bulduğum evlerde kaldım. Bir dönem Karanlık Orman'da da kaldım. Orası kesinlikle daha da vahşileştirdi."

"Amiral seni orada mı tutukladı?"

"Hayır. Amiral beni yirmi iki yaşımdayken yakaladı. O zamana kadar ise peşimi hiç bırakmadı."

"Senin gibi birinin Amiral tarafından tutuklandığını duymak garip geliyor."

Gülümseyerek kız kardeşiyle yemek yiyen Amiral'e baktım.

"Hiç de garip değil. Amiral çok zeki ve güçlü bir adam. Beni birçok kez kıl payı kaçırdı ve en son yakaladığında kaçacak hiçbir yerim yoktu. O beni yenen tek kişi. Ben hayatımda sadece onda kaybettim."

Mahkumun ZehriWhere stories live. Discover now