Ölene Dek

3.9K 239 106
                                    

Prens Bars'ın kollarının arasındaydım.

Onunla olmak sebepsizce bana güven ve rahatlık veriyordu.

Sevişmek, yakınlaşmak dert değildi.

Şu anki gibi yakın durmak yeterli hissettiriyordu.

O da beni soymak için acele etmiyordu.

Kapı tıktıklandığında dudaklarımızı ayırdım.

Prens, "Nereye kaçıyorsun?" diye fısıldadığında güldüm.

"Birisi geldi, duymadın mı?"

"Duydum fakat kimse benim cevabımı almadan içeri giremez."

"Öyle mi?"

"Öyle."

Ona bir şey diyecekken kapı açılınca kahkaha attım.

"Prens... Biraz yanılıyorsunuz sanırım."

Prens bir şey demeden gelene baktı.

Amiral gelmişti.

"Bu saygısızlıklar fazla olmaya başlamadı mı Amiral?"

Amiral, "Üzgünüm Prensim. Sizi de öldürmüş olacağından endişelendim." dediğinde dudak büzdüm.

"Ben bir karıncayı dahi incitemem. Günahımı almayın Amiral."

"İncitmekle ilgilenmediğini biliyorum İlge. Senin amacın öldürmektir."

Başımla onu onayladım.

"Başkasının kanını bedenimde hissetmekten büyük zevk duyuyorum Amiral. O akışkan, kırmızı sıvının verdiği hissi seviyorum."

Amiral bana ne diyeceğini bilemezken Prens, "Çıkabilirsiniz Amiral." dedi.

"Emriniz olur Prensim."

Amiral odadan çıktığında Prens'e baktım.

"Sanki izinsiz girenler de olabiliyormuş."

"İstisna olabilir."

"Belki daha sonra güvenli bir yerde devam ederiz."

"Bir yer önerin var mı?" diye sorduğunda duraksadım.

"Aslında kollarında olmak yeterli olabilir."

Prens'in tek kaşı havalanırken gözlerimi kaçırdım.

"Şimdi gitsem iyi olur. Diğer askerlerden eksiğim kalsın istemiyorum." diyerek çıkışa yöneldiğimde Prens, "İlge." dedi.

"Efendim."

"Miran ile arana mesafe koymanı isteyebilir miyim?'

Kesin bir dille "Hayır." dedim.

"Olmaz."

Miran, annem ile benim aramdaki bir köprüydü.

Onu kaybedemezdim.

"O adama güvenmiyorum. Sadece beni dinle ve tedbir al."

"Bence asıl güvenmemen gereken kişi Amiral. Fazla saygısız ve emirlerin zıttına zıttına gidiyor."

"Amiral gerçekleri anlayacak kadar zeki, bizim kararlarımızı onaylamamasına rağmen sadakatli bir asker."

Burun kıvırdım.

"O adam beni öldürmek için fırsat kolluyor."

"Korktun mu?"

"Çok." dedim, alayla.

Prens dediğime güldü ve "Korumamı ister misin?" diye sordu.

"Bizzat mı koruyacaksın?"

"İstersen. Ölene dek."

"Öleceğini mi düşünüyorsun?"

"Öldürebileceğini." dediğinde sırıttım.

"Beni tanıyorsun."

"Ee cevabın?"

"Öncelikle beni güvenmediğin adamın yanından alıp kendi odana yerleştirmelisin."

"Seni tanıyorum İlge. Ben ne kadar uzak tutarsam sen o kadar yakın durursun o adama."

Başımla onu onayladım.

"İyi tanımışsın."

"Şimdi korumamı istiyor musun?"

"Benim isteyip istememem önemli değil ki. Senin en önemli silahın benim. Beni kendin için korumak zorundasın."

"Korkuyorum da. Eğer istediğini söylersen bunu sana hissettiririm."

"Seni her türlü hissetmeyi isterim."

Prens gülümserken "Ben gidiyim." dedim ve odadan kaçarmış gibi çıktım.

Çok acınası konuşmuştum.

Neden Prens'e karşı böyle konuşuyordum?

Oflayarak herkesin yanına döndüğümde Miran gülümseyerek bana baktı.

"Nerede kaldın? Kral Tan saatlerce bize bir katkısı olmayan bir konuşma yaptı."

"Senin adına çok üzüldüm." diyerek yanına oturdum.

Miran bana bakmayı sürdürüyordu.

"Boynun için üzgünüm. Sanırım ondan dolayı biraz laf yedin."

Miran'a gülerek baktım ve "Sen asıl kendi boynuna bak." dedim.

Gülerken eli boynuna gitti.

"Birisi yemeye doyamadı." dedi.

"Bana diyene bak. Sikerken iyiydi."

"Açıkçası... İyiydi."

Gülerek başımı yan tarafa çevirdiğimde Prens Bars'ı gördüm.

Bana bakıyordu sadece.

Yüzünde bir ifade yoktu.

Neden güvenmiyordu Miran'a?

Bakışlarımı önüme çekerken masamızdaki birkaç askerin benimle Miran'a baktığını fark ettim.

İkimiz de konuşurken fısıldaşmaya gerek duymamıştık.

Askerlere de iyi dedikodu malzemesi çıkarmıştık.

Daha fazla konuşmadan kahvaltıma devam ettim.

Bugün yarışlar başlıyordu.

Kendimi göstermem lazımdı.

Kendimden cüssece üç kat fazla olan erkekleri yenmeliydim.

Bir kadının neler yapabileceğini herkese göstermeliydim.

Mahkumun ZehriWhere stories live. Discover now