Bana Aitsin

5.3K 336 80
                                    

Kamelyaya oturmamız ile bahçe hizmetlileri bize ikramlar sununca sanki yemek yememişim gibi iştahla gelen ikramlara baktım.

"Ben bu hizmeti çok sevdim Prens Bars."

Prens Bars hizmetlilere uzaklaşsınlar diye işaret verdikten sonra bana baktı ve "İstediğin kadar ye." dedi.

Yiyeceğim tabii ki.

İsrafı umursamayan bir saraylı değilim.

"Şimdi söyle bakalım, bu lanet sana nereden geldi?"

"Barscığım şöyle diyeyim, ben doğduğumda lanet bedenimdeydi."

"Öyleyse ailenle görüşmek gerek." dediğinde kahkaha attım.

"Annemi doğumda, babamı doğumdan hemen sonra öldürdüm. Akrabalarımı soracak isen... Ölüler. Nedeni belli olmayan bir sebeple hepsi ben daha bebekken ölmüş."

"Sen öldürdün."

Dudak büzdüm.

"Küçük bir bebeği cinayetle suçlayamazsın Prens."

"Karşımda küçük bir bebek durmuyor, tüm dünyanın en tehlikeli suikastçisi duruyor."

"İltifatların beni şımartıyor. Lütfen daha fazla ver bana. Şanımı duymalıyım." dedim, getirilen turtadan yerken.

"Babamı ve annemin kimin öldürdüğü umurumda bile değil." dediğinde tek kaşımı kaldırarak ona baktım.

"Kız kardeşimi öldüren kişiyi bulmanı istiyorum İlge. Onu bul ve bana söyle. Onu kızgın ateşlerde yürüteceğim, onu hiç hissetmediği acılara maruz bırakacağım."

Hapse girmeden önce kız kardeşine olan bağlılığına birçok kez uzaktan şahit olmuştum.

Yine de anlam yüklemek benim için zordu.

Aynı kandan geldiği için miydi bu sevgisi? Yoksa insanlar birbirlerine sadakat hissedebilir miydi?

"Bulurum lakin karşılığında büyük isteklerim olabilir."

"O büyük isteklerin seni kellenden etmesin, dikkat et." dediğinde gülümsedim.

"Emin ol Prens..."

Ayağa kalktım, ona baktım.

"Eğer kellemi almak istersen bu düşünceni eyleme dökemeden öldürürüm seni."

Tehditimi umursamış gibi durmuyordu.

"İlk olarak, benim huzurumdan izin almadan ayağa kalkıp bana tehdit savuramazsın."

Ayağa kalktı, tam karşıma geçti.

"İkinci olarak eğer seni öldürmek istersem öldürürüm."

Ona karşı çıkacakken beni susturdu ve "Son olarak konuşmamız daha bitmemişti." dedi.

"Seni tahta çıkartıp tüm rakiplerini öldüreceğim. Katil her kim ise bulacağım. Başka ne var?"

Prens beni baştan aşağı süzdükten sonra "Gelecekte işime yarayacağını düşünüyorum." dedi.

"Ne anlamda?"

"Turnuvada ilk on kişi içine girip seçilen askerlerden ol."

Ona doğru bir adım attım ve "Bana turnuvalarda neler ile karşılaşacağımızı söyle, sonrasında arkana yaslanıp beni izle." dedim.

"Hileye göz yumamam." diyerek gülümsediğinde "Herkes her şeye göz yumabilir. Sadece karşılığını bulması gerekir." dedim.

"Çok haklısın İlge."

"Biliyorum."

"Zamanı geldiğinde karşılığını senden alacağım."

Arsız bir gülümseme ile "Bu karşılığı ödemek için bedenimi kullanmam gerekecek mi?" diye sordum.

İmam hoşuna gitmiş gibi tebessüm etti.

"Sen bana mahkumsun, İlge. Bana aitsin. Senin her bir zerreni kullanabilirim."

O aitliği anlaşmamız son bulduktan sonra seni öldürürken en mahrem yerine sokacağım.

"İzin verirsem..." diye mırıldandım ve arkamı dönüp yürümeye başladım.

"Nereye?" diye bağırdı, arkamdan.

"Çevreyi öğrenip kalacağım yeri görmeliyim."

"Tek başına mı?'

"Bana hizmet etmeyi kabul ediyorsan beni odama götürüp çevreyi gezdirebilirsin."

"Git ne yapıyorsan yap. Kaçmayı aklının ucundan geçirme, dışarıya adımını atman ile seni öldürtürüm."

Utanmadan bahçedeki onlarca hizmetlinin duyabileceği bir ses tonunda, "Peki Prens. Beni cezalandırmak için odama uğrayabilirsin." dedim.

Prensin arkamdan güldüğünü duyarken sırıttım.

Bu saraydaki herkes aptaldı.

Önüme tüm ülkeyi ele geçirebileceğim bir imkan sunmuşlardı.

Bende bu imkanı değerlendirebilecek yeterli güç de vardı.

Burası benim olacaktı.

Herkes bana itaat edecekti.

Hapiste geçirdiğim zamanın bedelini sorımluları çekecekti.

Mahkumun ZehriWo Geschichten leben. Entdecke jetzt