Ölü

2.2K 183 44
                                    

Hançeri sıkıca tutarken "Yekta!" diye bağırdım.

Bana gülerek döndü ve "Babana veda öpücüğü mü vereceksin yoksa?" diye sordu.

"Tabii ki." dedim, sinirle ve ona doğru yürümeye başladım.

Kral Tan öfkeyle "Şu kadını durdurun!" dediğinde "Eğer önüme çıkan biri olursa onu gebertirim." dedim.

Askerler tabii ki krallarının sözünü dinlemişti.

Eldivenlerimi çıkarırken Amiral, "İlge!" diye arkamdan beni uyardı.

Meslektaşlarına zarar vermemi istemiyordu.

Umurumda değildi.

Eldivenlerimi yere attım ve "Beni durdurmak mı istiyorsunuz?" diye sordum.

Askerler kılıçlarını bana doğrulturken alayla güldüm ve "Bin kişi de gelseniz beni durduramazsınız." dedim.

Önüme çıkan tüm askerlere tek tek dokunarak Yekta'nın karşısına çıktığımda "Kaçmayacak mısın?" diye sordum.

"Seninle aynı yerde seni tanıyacak kadar çok kaldım. Avlanmak en büyük tutkun ve ben buna aracı olmam."

"Senden sonra o ormandakileri de geberteceğim, biliyorsun."

"Onlar umurumda bile değil. Şimdi istersen beni öldür ama beni öldürürsen ölürsün."

Baktığı yere göz ucuyla baktım.

Miran'ın eli kılıcındaydı.

"En azından bir evladın hayırlı. Sevinmelisin bunak."

"Seni diğer tarafta bekleyeceğim."

Hançerli elimi tutup hançeri kendine doğru çektiğinde küfrettim.

Beni tanıyordu.

Aldığım zevki minimuma indirmeyi başarmıştı.

Sinirle hançeri girdiği yeri çıkarmadan yukarı doğru çıkmaya başladım.

Tüm kanı üstüme dökülüyordu.

Acıyla son nefeslerini verirken "Seni koruyan o ormandakilere bugün ziyafet vereceğim." dedim ve hançeri içinden çektim.

Miran'a döndüğümde öfkeyle bana baktığını gördüm.

Neden beni öldürmek için harekete geçmemişti?

Arkasından kılıcı ile onu tehdit eden Bars'ı gördüğümde gülümsedim.

Bir şey demeden yerde ölü yatan Yekta'nın yanına eğildim ve dışarıdan görünen organlarına kendi hançerim ile imza attım.

"Üzgünüm babacığım." diye fısıldadım ve ayağa kalktım.

Kral Tan, "Bu kadını zindana atın." dediğinde Amiral araya girdi.

"Kralım cesaretimi bağışlayın fakat bu sabah Miran'ın cezasımı onun turnuvalara katılan bir asker olduğunu söyleyerek iptal ettiniz. Bu kuraldan İlge'nin de yararlanması gerektiğini düşünüyorum. Aksi taktirde halk sizin kararınızı anlamayıp protesto edebilir. Sonuçta İlge tek kadın yarışmacı. Bu özelliği onun halk tarafından sevilmesine neden oluyor."

Kral Tan ne diyeceğini bilemezken sırıttım.

"Beni siz ünlü ettiniz. Oysa ben hapiste çürüyecek bir kadındım."

Hapis lafını duyan herkes merakla bizlere bakarken "Elenirsem beni öldürürsün Kral." dedim.

"Öyleyse herkes duysun. Bugün yarışların son günü! Turnuvada değişiklik yapıyorum."

Kral Tan'dan böyle bir hamle beklemiyordum.

Sırf beni öldürmek için bunu yapmıştı.

"Bugün arenada askerler birbirleri ile teke tek mücadele edecek. En başarılı on askeri seçeceğim."

Kral Tan içeri gittiğinde Miran'a döndüm.

"Kendini bana sakla kardeşim. Çünkü babacığın ile seni akşam yemeğim yapacağım."

"Unutma İlge. Zehrin bana işlemiyor ve ben eğitimli bir askerım. Beni yenemezsin."

"Benim kim olduğumu unutuyorsun. Kral'ın benden ürkmesinin sebebini hatırla."

"Arenada hatırlatırsın." diyen Miran giderken Amiral'e döndüm.

"Bir daha beni koruma. Senin başın yanar."

"Beni ne zamandır düşünüyorsun?" diyerek güldüğünde "Aptal." diyerek güldüm.

"Şimdi benim işim var." dedim ve yerdeki cesedin ayaklarını tuttum.

"Nereye?" diye soran Amiral'e "Ormandakilere hediyem var." dedim ve Yekta'yı sürüklemeye başladım.

Sarayın bahçesinden dışarı çıkarken bana korkarak bakan Belinay'ı gördüm.

"Korkma. Sadece aile içi minik bir tartışma çıktı."

"O senin baban mı?" diye soran Belinay'a "Maalesef. Şimdi işim var, sonra görüşürüz." dedim ve Yekta'yı sürüklemeye devam ettim.

Ormanda kalan eski tanıdıklardan bir şey istemem lazımdı.

Mahkumun ZehriWhere stories live. Discover now