Mahkumun Zehri

Güvenli

Prens Bars bana döndüğünde üstüme baktı ve "Banyoma geç." dedi.

Cevap vermeden banyosuna geçtiğimde banyodaki şömineyi yaktı.

Banyonun kapısını örterken "Eğer benden bir şey gizliyorsan seni gebertirim." dedim.

Gülümsedi sadece.

Küvete şu doldururken "Güvenebileceğin tek kişi ben olabilirim İlge." dedi.

"Neden?"

"Çünkü amacımı ve neler yapabileceğimi bilen tek kişisin. Ölmediğin sürece bana istediğini yapabilirsin."

Alaylı bir şekilde güldüm ve üstümdeki elbisenin kollarını sıyırdım.

Prens'in bana baktığını fark ettiğimde "Utanmam, biliyorsun." dedim.

"Kesinlikle biliyorum." dediğinde güldüm ve üstümdeki elbisenin üstümden sıyrılıp yere düşmesine izin verdim.

Bedenimdeki tüm yaralar görünür hale gelirken Prens Bars şaşkınlığını saklamaya çalışıyordu.

Elbisemi alıp şömineye atarken "Eldivenlerini de ver, kan sıçramış olabilir." dedi.

"Ya sana dokunursam? Korkmuyor musun?"

Bir şey demeden elimi tuttu ve eldivenleri dikkatle çıkardı.

Eldivenlerimi de şömineye attığında sessizce onu izliyordum.

"Tüm bedenin kan içinde."

Acıyla, "Sadece kan mı?" diye sordum.

"Yaralar herkeste vardır, İlge. Önemli olan yaralarından ders almaktır."

"Ya almadıysam?"

"O zaman hayat sana işkence uygulamaya devam eder."

Bir şey diyemedim.

Haklıydı.

Suyu kontrol etti ve "Sıcak, gir içine. Rahatlatır. Hem de şu kanlardan kurtuluruz." dedi.

Onu dinleyerek küvete girdiğimde tüm bedenim rahatlamıştı.

Prens, küvetin kenarına oturduğunda "Sana dokunabilirim." dedim.

"Dokunmak istiyor musun?"

"İstiyorum."

Saçlarımı okşarken "Ama zeki bir kızsın. Bu istek için beklemen gerektiğini biliyorsun." dedi.

Biliyordum.

"Ve çok pis bir kızsın. Hangi suikastçi üstünü bu kadar kan yapar?"

Gülerek "Aytuğ çok kızdırdı, benim bir suçum yok." dedim.

"Tabii öyledir." dedikten sonra kenardan bir sabun aldı.

Sabunu bedenime özenle sürterken bedenime çok dikkat ediyordu.

Sanki kırılabilirdim.

Belki kırılabilirdim ama fiziksel değil.

"Karşında çırılçıplak duruyorum ve sen sadece beni mi yıkıyorsun?" diye sordum, şaşkınlıkla.

"İlge vahşi bir hayvan veya cinselliğe tapan bir köylü değilim. Aklımı kullanırım."

Dediğine güldüm ve "Ona ne şüphe." dedim.

Prens kandan tamamen kurtulmamı sağladığında "Suyu değiştirip istediğin kadar kalabilirsin. Rahatlamanı sağlar." dedi.

Ani bir kararla ayağa kalktım ve kucağına oturdum.

"Suda kalmak istemiyorum. Sadece güvenli bir yerde kalmak istiyorum."

Prens ile birkaç günlük bir samimiyetim olabilirdi fakat onda uzun zamandır yokluğunu çektiğim fakat farkında olmadığım bir hissi bulduğumun bilincindeydim.

"Seni güvende tutarım."

Gözlerimi yumup göğsüne yaslandım.

"İçeriye geçebilir miyiz?"

Beni onaylayarak beni kucağına aldığında ellerimi boynunun çevresinden ona dolamak istedim fakat onu öldürmek istemedim.

Öldürürsem ölürdüm.

Beni yatağına taşıyıp yavaşça indirdikten sonra dolabına yöneldi ve uzun kollu bir üstü bana uzattı.

"Şimdilik bunu giy."

Üstü giydiğimde kalçamı tamamen kapattığını fark ettim.

Büyük geldiğini o da fark etmişti.

Çekmecesinden bana uygun bir çift eldiven çıkardığında şaşırmıştım.

"Kadın eldivenlerini ne yapıyorsun?" diye sordum, merakla.

"Kuzenimi öldürürken eldivenlere zarar gelebilir diye yedek koymuştum odama. Tabii bir katliam çıkaracağını tahmin edememiştim."

Sırıtarak "Beni tanıyamamışsın." dedim

"Hiçbir canlının aklı seni anlamaya yetmez."

"Bunu istemezdim. Çözülemeyen olmasını seviyorum." dedim ve bana uzattığı eldivenlerini alıp giydim.

Prens Bars yanıma otururken "Tüm gece benimleydin." dedi.

"Ne yaptığımız sorulursa?" diye sordum, merakla.

Bu soruya verilecek pek bir cevap yoktu fakat onun ne diyeceğini merak ediyordum.

"Onlara cinsel hayatımızı anlatamayacağını, bir prensin bundan hoşlanmayacağını söyle."

Gülümsedim.

"Bir prensin hoşlanacağı şeyleri konuşmak isterim." dedim.

"Öncelikle ne olduğunu konuşalım, sonrasında yalan söylemek zorunda kalmamak için sabahlayalım."

Teklifi oldukça cazip gelmişti.

"Reddedilemez bir teklifi bu."

"Farkındayım."