Hediye

4.2K 288 79
                                    

Prensten bir adım uzaklaştım ve elini tutmayı bıraktım.

"Gitsem mi? Tüm askerler akşam olacak olan şenlik için hazırlanıyor. Onlara dahil olmak istiyorum."

Neden bu kadar kibar konuştum ki şimdi?

Beni yumuşatmasına izin vermemeliydim.

"Tabii. Odana senin için birkaç şey gönderdim."

Merakla ona baktım.

"Nasıl?"

"Gidince görürsün."

Teşekkür mü etmeliydim?

Hayır.

Kesinlikle hayır.

Ben İlge'yim.

İlge gibi konuşmam lazım.

Kendim olmalıyım.

"Bak birkaç günde seni kölem köpeğim yaptım. Nasıl benim için çalışıyorsun."

"Bir prens var karşında."

"Bunun farkındayım."

"Arsız." diyerek güldüğünde dudak büzdüm.

"Ne arsızlığımı gördün? Lütfen... İftira atma."

Prens tek kaşını kaldırırken ellerimi arkamda birleştirdim.

"Buraya gelirken ne göreceğini düşünüyordun İlge?"

Sırıtarak "Çavuşu." dedim.

"Çavuşunu."

"Hiç arsız değilsin."

"Kesinlikle değilim Prens."

"Bu arsız olmayan halin ise..."

"Arsız halimi görmek istersen odana çağırman gerek."

Prens'in dudağı yukarı doğru kıvrılırken yalandan öksürdüm.

"Seni kendi odama davet etmeyi çok isterdim lakin odam bir prens için layık değil. Üstelik bir oda arkadaşım var. Grup gibi bir deneyim istemiyorsan senin odan daha mantıklı."

Onaylamayarak bana bakan Prens'e "Görüşürüz yakışıklı." dedim ve odadan kaçarcasına çıktım.

Arkamdan güldüğüne emindim.

Merakla saraydan çıkar iken çevresinde onlarca muhafız ile duran Kral Tan'a gözüm ilişti.

Bana kızmış gibi bakıyordu.

"Bir sorun mu var?" diye sordum.

"Senin bir işin yok muydu asker?" diye sorduğunda "Ben de işimden dolayı çevrede dolanıyorum." dedim.

"Daha çok yeğenimin çevresinde dolanıyor gibi duruyorsun." dediğinde kaşlarımı çattım.

"Yeğeniniz bana taktı, yoksa yeğeniniz ile ilgili fantezilerim yok."

Kesinlikle vardı.

Hem dehşetli hem de zevkli fantezilerim vardı.

Ama bunu dillendirmemem benim için en iyisi olabilirdi.

En azından burada dillendirmemeliydim.

"İşine dön." diye sertçe bir uyarı aldığımda "Emriniz olur." dedim ve huzurundan çıkmam için izin vermesini beklemeden arkamı döndüm.

Saraydan dışarı çıkarken homurdandım.

Ben bir asker değildim.

Suikastçiydim.

Canım ne isterse onu yapardım.

Kimseyle muhattap olmadan odama döndüğümde Miran'ın elinde bir günlük olduğunu ve onu okuduğunu gördüm.

Beni görmesi ile günlüğü kapatmıştı.

"Kimsenin özel hayatı umurumda değil, merak etme."

"Sana bir kutu geldi." diye konuyu değiştirdiğinde masadaki kutuya baktım.

Prens Bars'tan bana hediyeydi.

Kutuyu açarken "Herkes hazırlanmaya başladı fakat sen daha giyinmemişsin bile." dedim.

"İnsanlar için süslenmeye gerek duymuyorum."

Ona göz ucuyla baktım ve "Benim için hazırlan öyleyse." dedim.

"Sen bana mı yürüyorsun?"

"Asla." dedim gülerek ve kutudan gelen zarif elbiseyi çıkardım.

Sade bir elbiseydi fakat ne kadar pahalı olduğu binlerce kilometre öteden anlaşılabilirdi.

"Soylu bir aileye mi sahipsin?" diye soran Miran ile güldüm.

"Hayır tabii ki."

"O zaman?" diye sorduğunda "Birisinin sanırım ilgisini çekiyorum." dedim.

Kutuda kalan eldivenlere bakarken güldüm.

Miran merakla, "Eldiven takmayı neden bu kadar çok seviyorsun?" diye sorunca "Düşmanlarımın kanı elime bulaşsın istemem hiçbir zaman." diye bir yalan uydurdum.

"İlginç." diye mırıldandı.

"Bugün sana eşlik edebilir miyim?" diye sorduğunda "Nasıl?" diye sordum.

"Eldiven konusunda."

"Neden olmasın."

"Beni kırmadığın için sevindim." dediğinde "Bir süre birlikteyiz gibi, kavgaya lüzum yok." dedim.

En azından şimdilik...

"Öyleyse ben hazırlanayım, güzel bir kadının özel isteği var."

"Yavaş ol aslan parçası. O güzel kadın seni her an öldürebilir." dediğimde güldü ve dolabından giyeceklerini çıkardı.

"Öldürme konusunda eşit olduğumuza emin ol."

Bu sefer gülme sırası bendeydi.

"Emin ol, değiliz."

"Görürüz."

"Gösteririm."

Mahkumun ZehriWhere stories live. Discover now