Güveniyorum

1.3K 120 74
                                    

Binanın yıkıntılarını bir kenara atarken "Belinay!" diye bağırıyordum. 

"İlge..."

Cılız bir ses duyduğumda üstündeki yığınları bir kenara attım.

Bacağı ezilmişti.

"İyi misin?" diyerek yanına eğildim.

"Nefes alamıyorum."

Öksürüp duruyordu.

Ona yardım etmek için müdahale edecektim ki "Dur." dedi.

"N'oldu?"

"Öleceğim."

"Saçmalama! Seni kurtarabilirim."

Elini çekerek göğsüne saplanmış demiri gösterdiğinde ağır bir küfür ettim.

"Beni iyi dinle."

Tekrar öksürdü.

"Abime güvenme."

"Ne?"

"Annemler öz değildi."

Öz değilse veliaht olamazdı.

"Ne diyorsun? Abin ile üvey kardeş misin?"

"Hayır. Abim askere gittiğinde beni yetimhaneye bırakmak zorunda kalmış fakat annem beni orada kalmamı istemedi ve abim gelene kadar bana bakmak istedi."

"Ama öz yeğeni olmasaydınız tahtta hakkınız olmazdı."

"Abim, sen annemi ve babamı öldürdüğünde bunu fırsat bilerek Kral Göksal'a yaklaştı. Başından beri planlıydı bunlar."

Benim öldürdüğümü biliyordu.

"Sen..."

"Anlamak çok zor olmadı. O gün sadece dokunarak öldürdüğünü görmüştüm. Abine yaklaştığımda öğrenmem zor olmadı."

"Kızgın mısın?" 

"Kızacak kadar ömrüm yok."

Tebessüm ettim.

"İlge..."

"Efendim."

"Abim beni bilerek buraya koydu, değil mi?"

Artık çok zor konuşuyordu.

Bir saldırıda ilk yıkılacak bina burasıydı.

Boran'ın bunu düşünmemiş olma ihtimali yoktu.

"İntikamını alacağım."

Bir şey diyemeden hayatını kaybettiğinde açık kalan gözlerini elimle kapattım.

Boran bana dürüst olmamıştı.

Sinirle ayağa kalktım.

Savaş alanına baktım.

Askerler...

Kral Tan'ın en iyi askerleri taraf değiştiriyordu.

Boran, amiral kimliğini kullanarak onları yanına çekmiş olmalıydı.

Baskın olmasaydı o saldıracaktı...

Hızla gözlerimle çevreyi taradım.

Bars'ı gördüğümde koşarak yanına gittim.

Çevresinde kendi askerleri vardı ama onlara güvenemezdi.

Arkasında savaşan askerine baktım.

Hedefi Bars'tı, belliydi.

Hiç düşünmeden hançerimi çıkarıp arkasındaki adamı öldürdüm.

Bars bana döndüğünde "Kendine dikkat et!" diye bağırdım.

Neler olduğunu anlamadan kendi askerine karşı kendisine savunurken cebimdeki bıçağı çıkarıp elimi kestim.

Kan bıçağa dolarken Bars'ın yanına gittim.

"N'apıyorsun?" diye sorduğunda "Kullanmadığın elini uzat." dedim.

Uzattığında avcunun içini kestim.

"Delirdin mi sen?"

"Bana güveniyor musun?" diye sordum.

"Tabii ki hayır!"

"İyi öyleyse." dedim eline dokundum.

Korkuyla geri çekildiğinde ona hiçbir şey olmamıştı.

Elindeki yara da inanılmaz bir hızla geçerken "Nasıl oldu bu?" diye sordu.

"Bilirsin, hiç biyoloji dersi görmedim. Açıklayamam ama oldu. Yaralansan dahi iyileşirsin. Sadece kelleni koparmalarına izin verme."

"Ben her önüme gelene izin veririm oysa." dediğinde omzuna sertçe vurdum.

"Aptal şu an şaka yapamazsın. Saldıran siz değilsiniz."

"Efendim?"

"Tüm iyi askerleriniz burada ve Boran'ın yanına geçiyorlar! En iyi askerler böyle ise ülkendeki askerleri düşün!"

"Boran içten saldırıyor, değil mi?"

Bars'ı onaylayacak iken sarayın camından bana bakan Boran ile göz göze geldim.

"Hiçbir askerinize güvenemezsiniz."

"İlge bunun anlamı kaybetmek! Halkımı, ülkemi, her şeyimi kaybetmişim!"

Sinirle yüzüne sert bir tokat attım.

"Buradan gitmeliyiz."

"N'asıl?"

"Sana yeni bir ordu kuracağım."

"O nasıl olacak?"

"Çok güçlü adamlar tanıyorum." dedim, sırıtarak.

"Sakın aklımdaki kişileri söyleme."

"Karanlık Orman'ı düşünüyor olabilirsin ve... Haklısın! Ama hapishanedekileri unutuyorsun."

"Onları nasıl hizaya sokacağız? İmkansız!"

"Tabii ki ülkendeki en iyi askerlerle." dedim ve Altay'a gelmesi için işaret verdim.

Altay koşarak geldiğinde "Boran hain bir köpek çıktı." dedim.

"Farkındayım." dediğinde "Ne oldu?" diye sordum.

"Bana saldırdı! Onu yaraladım ama hiçbir şey olmamış gibi devam etmeyi başardı."

"Askerlerin büyük çoğunu yanına çekmiş ve ülkeye içten saldırıyor."

"Ne yapacağız?" diye sorduğunda Bars'a döndüm.

Karar onundu.

"Arena kazananlarını topla. Hemen ülkeye dönüp bir ordu kuracağız."

"Tüm askerler Amiral'in yanında. Orduyu nasıl kuracağız?" diye soran Altay ile Bars bana baktı.

"En iyi askerimiz nereden geldiyse oradan." dediğinde gülümsedim.

"Emredersiniz. On dakika içinde atlar ve askerlerle döneceğim." diyen Altay hızla giderken Bars'a döndüm.

"Bana güveniyor musun?"

"Güveniyorum."

"Öyleyse sözümü tutmamın zamanı gelmiş. Seni kral yapacağım. Hem de bu iki ülkenin de kralı."

Gülümsedi.

"Kabul edersen seni ne yapacağımı biliyorsun."

"Kraliçe olursam seni öldürüp yerine geçerim."

"Eh öldürme iznini vermiştim çoktan."

"Aptal Prens."

Mahkumun ZehriWhere stories live. Discover now