Anahtar

2.9K 219 104
                                    

Miran ile tıka basa yerken Miran sadece şok içinde bana bakıyordu.

"Ne oldu?"

"Yediklerinin sonu gelecek mi diye bekliyorum."

Yalandan gülümsedim ve "İki senelik bir kaybım var. Onu dengelemem lazım." dedim.

"İyi bakalım, ye güzelce."

Yemeğimi yemeye devam ederken "Omzun nasıl?" diye sordum.

"Ağrısı var ama sorun değil. Eğer beni öne atmasaydın ölebilirdin."

"Kesinlikle. O yüzden hiç pişman değilim."

Miran gülerek arkasına yaslandı ve "Birlikte yemek yediğimize inanamıyorum." dedi.

"Neden?"

"Yıllardır seni bulmak istiyorum ve sen beni canlı kalkan olarak kullanıp kendine yemek ısmarlattırdın."

Başımla onu onayladım.

"Kimin kaç ceset çıkardığını ne ara saydın, onu da anlamış değilim."

Saymamıştım.

Sadece beş parasızdım.

Tatlı birkaç yalanla karnım doysun istemiştim.

"Eh hızlıyımdır."

"Bunu çok iyi biliyorum."

Tabağımı sıyırdıktan sonra rahatlayarak arkama yaslandım.

"Arada yapalım bunu. Hatta her gün yapabiliriz."

"Tabii buldun para kaynağını." dediğinde sırıttım.

"Komutanların maaşı güzel. Halkın geneline göre gayet iyi bir maaş alıyorsunuz."

"Peki iddiayı ben kazansaydım ne yapacaktın? İki sene boyunca hapiste yatan birinin mal varlığı var mı?"

"Yine sen ısmarlayacaktın. Hiç param yok, gitmek istesem gidecek bir yerim yok."

Acıyla gülümsedim.

"Ne bir yuvam ne de yuva gibi gördüğüm biri var."

Miran ne diyeceğini bilemezken "Yetimhaneden kaçtıktan sonra kaldığım ilk oda burası. Tabii hapishanedeki yerimi saymazsak." dedim.

"Yetimhaneden sonra nerede kaldın?"

"Birini öldürürsem cesedi bulunana kadar ya da kayıp ihbarı verilene dek kurbanların evinde kaldım. Genelde sokakta yattım. Birkaç defa da gece boyu açık olan içkili mekanların arka odalarında uyudum."

"Ormanda?"

"Bana yastık görevi verecek bir tane içi pamuk doldurulmuş kazak ve örtü vermişlerdi. Başlarda direkt yerde yattım. Sonrasında çadır kurdum ama yine yerde yattım."

"İlge..."

Ona sadece baktım.

Diyebilecek başka bir şeyim kalmamıştı.

Ceketinin iç cebinden bir anahtar çıkarıp önüme koyduğunda anlamayarak ona baktım.

"Belki bu turnuvalar bitince buralarda kalamayız ya da daha iyi imkanlarımız olabilir fakat olur da eski hayatımıza olduğu gibi devam etmemiz gerekirse bu evimin anahtarı."

"Bunu neden bana veriyorsun?"

Elimi tuttuktan sonra "Çünkü benim sahip olduğum tek insan da sensin." dedi.

Anahtarı alırken "Evinden kovmak istersen seni öldürüp fark edilene dek evinde yaşarım." dedim.

Güldü ve tuttuğu elimi kendine yaklaştırıp elimin üstünü öptü.

"Evimi istediğin gibi kullanabilirsin."

"Sağ ol Miran."

Miran saate baktıktan sonra "Saat daha erken. İstersen çarşıya gidebiliriz. Eminim fazla giyecek bir şeyin de yok. Tüm eksiklerini alırız." dedi.

"Çok isterdim ama yemekten sonrası için birine sözüm vardı. Onun yanına gitmeliyim." dediğimde merakla tek kaşı kalktı.

"Bu kişi Prens Bars mı?"

Başımla onu onayladım.

"Kraliyetteki birçok kişi annemlere yapılanı biliyorken onun masum olduğuna inanmak zor geliyor."

"Sence biliyor mu?"

"Bence evet. O adamı gebertmek istiyorum."

Ne harika!

İkisi de birbirinden nefret ediyor.

"Bunun için sabretmelisin. Çünkü Prens Bars oldukça işime yarıyor." dedim ve ayağa kalktım.

"Senin için mecbur bekleyeceğim." dediğinde gülümsedim.

Yanağından öptükten sonra "Sonra görüşürüz. İyice dinlen, sonra omzun yüzünden gelip bana ağlama. Çekmem." dedim.

"Emriniz olur."

Gülümsedim.

"Görüşürüz."

"Görüşürüz."

Dışarı çıktığımda derin bir nefes aldım.

Bana harika davranan iki adam vardı ve ikisi de birbirinden nefret ediyordu.

Nefretleri bitmezse birisinin ölmesi gerekecekti ve öleni ben seçecektim.

Kimin yanında durursam diğeri ölürdü. Buna emindim.

Kimi seçeceğim konusunu düşünmek şu an için gereksiz.

Daha öncelikli işlerim vardı.

Mahkumun ZehriWhere stories live. Discover now