Yasak

1.5K 125 40
                                    

Tüm şırıngalar bitmişti.

Ne eksik ne fazla.

"Bize verilen şırıngalarda doz daha fazlaydı. İşe yaramıştır, değil mi?" diye soran Çağan ile "Bunu anlamanın bir yolu var." dedim ve cebimden bir bıçak çıkardım.

En iri adamın kolunu hiç düşünmeden çizdiğimde yara anında iyileşmişti.

Sırıttım.

"Şüphesi olan kaldı mı?"

Kimseden ses çıkmazken tanıdık bir ses yaklaştı.

"Partiye geç mi kaldık?" diye soran Boran'a gülerek baktım ve "Biraz ama o attan inersen seninle eğlenebiliriz." dedim.

"Güzel teklif." diyerek atından indiğinde arkasındaki atlardan birinde duran Prenses Açelya'yı gördüm.

"Eski nişanlın ile gelmişsin."

"Ölmeye hevesliydi." diyen Boran ile kılıcımı çektim.

"O zaman sana sözümü şimdi gerçekleştireyim ve onu şimdi geberteyim." dedim.

"Zaten benim hedefim de sen değilsin." diyen Boran, Bars'a bakıyordu.

Boran, Bars'a göre daha iyi bir savaşçıydı.

Ama iki ölümsüz savaşırsa çok da sorun olmazdı.

En azından birisinin kellesi gitmedikçe sorun olmazdı.

Bars, "Seni iyi eğitebilmiş miyiz, gel bakalım." dediğinde Baturay ile göz göze geldim.

Mahkumları işaret ediyordu.

Onlara da silah vermeleri için işaret verirken Prenses Açelya, "Artık hesaplaşma vakti geldi suçlu." dedi.

"Bir prenses olabilirsin lakin ben bir suikastçiyim ve önüme çıkanların ünvanlarına bakmam."

"Bu iyi oldu." diyerek bana kılıç savurduğunda geriye çekildim.

"Ve ben nasıl bu kadar korkulan bir suikastçi oldum, biliyor musun?" diye sorduğumda kaşlarını çattı.

"Şansın mı yaver gitti?"

"Hayır, bedenim doğuşta zehirli."

Hiç düşünmeden kılıcına doğru hareket edip kılıç tutan çıplak elini kavradım. 

Bedenimdeki zehir, Prenses Açelya'yı zehirlerken "Ben lanetli doğdum lakin artık bu lanet benim ve sizi lanetlemeye ant içtim." dedim.

Prenses Açelya yere yığılırken "Bu kadar basit miydi?" diye sorarak güldüm.

Birçok mahkum ve suçlu bana şaşkınlıkla bakıyordu.

Herkes gizli bir silahım var sanıyordu fakat yanılıyorlardı.

Silahın ta kendisiydim.

Boran ve Bars'a baktım. 

Bars sandığımdan daha iyi koruyordu kendini.

Boran'ın askerleri ile savaşan suçlu birliğimize baktım.

Olaya hızlı alışmışlardı.

Boranlar buraya kadar girebildiyse ülke zor bir durumdadır.

Taraf değiştiren eski askerlerimize baktım.

Hepsi Boran'ın masum olduğunu düşünüyordu.

"Boran!" dedim, sinirle.

Bars'ı uzak tutacak bir kılıç darbesinden sonra bana döndü.

Yerdeki Prenses Açelya'yı gösterdim ve "Sıra sana gelmedi mi?" diye sordum.

"İlge askerlerinizden tek ölümlü olan sensin." diyen Boran ile sırıttım.

"Ve tek zehirli olan da benim."

"Aynı zamanda kılıçta berbatsın."

"Ben ölümle burun buruna olmaktan zevk alırım. Gel ve beni öldür."

Boran, "Sen istedin." derken Bars engel olmak için bir adım atmıştı ki Boran'ın askerleri önüne geçti.

Planım basitti.

Boran şu an bir kraldı.

Onu tek yakalamak imkansızdı.

Onu bir savaşta yenmek de mümkün değildi.

Tek bir çare vardı.

Boran üzerime doğru gelirken gençliğimde çok uğradığım bir yere doğru koşmaya başladım.

Boran gizli bir egoistti.

Kendinden emindi.

Tabii ki peşimden gelecekti.

Geldi de...

17 Mart 1682

Ormanda yavaşça yürürken Kasap birden beni kolumdan tutup kenara çekti.

Çekilmem ile ağaçtan giyotin bıçağı düşmüştü.

Ölümle burun buruna kalmıştı.

"Bu da ne?" diye bağırdım. 

"Burası Karanlık Orman'ın kimsenin girmediği bölümü! Asıl sen burada ne yapıyorsun?"

"Yürüyordum! Ne yapabilirim?"

Kasap sinirle bir nefes verdi.

"Bak burada bizimle yaşıyorsan bazı kurallar bilmelisin."

Kasap'ın arkasından gelen Agah Abi, "Kız daha bir şey bilmiyor." dedi.

"O zaman öğret." diyen Kasap sinirle giderken Agah Abi'ye "N'oluyor?" diye sordum.

Agah Abi tam yanında durduğumu ceviz ağacını gösterdi ve "Ormana batı yönünden girersen göreceğin ilk ceviz ağacı budur ve eğer bu ceviz ağacını geçersen bir daha ağaç göremezsin." dedi.

"Neden?"

"Burada yaklaşık elli tuzak var. Yirmi kadarını bulup imha ettik ama bildiğimiz kadar elliye yakın daha var ve kim cesaret edip girerse ölüyor." diyerek yerdeki iskeletleri gösterdi.

"Anladım. Buraya girmek yasak..."

Mahkumun ZehriWhere stories live. Discover now