Bölüm39-Karşılaşma

3.7K 286 52
                                    

Ortamdaki gerginlik havası üzerime sinmişti. Rahatsız bakışlarımla ona bakmaya devam ettim. Sayımızın günden güne artıyor olması beni rahatsız ediyordu. Günden güne daha çok sorumluluk yükleniyordu. Benim yüzümden zarar görecek bir sürü insan. Dayanma sınırlarımı zorlanmaya başlamıştı. Sıkıntıyla çevremdeki gülümseyen yüzleri inceledim. Hepsinin yüzünde umut kırıntıları vardı. 

Brandon benden önce toparlandı ve Rahip Philo'ya doğru yaklaştı. Elini ona uzattı. Tokalaşırken Brandon başını hafif öne eğerek selam verdi. Rahip Philo'nun yüzündeki muzip gülümseme biraz daha rahatsız olmama neden olmuştu. Bakışları altında eziliyordum. Ona karşı mahcuptum. O gece, kiliseye gizlice girdiğimizi biliyor olmalıydı. 

Çekingen ve yavaş adımlarla Rahip Philo'ya yaklaştım. Brandon'ı taklit ederek ona elimi uzattım. Başımı eğerken yapmacık bir tebessümü de yüzüme ekledim. Onu selamladıktan sonra muzip gülümsemesiyle, elaya yakın gözleri üzerimde durmaya devam etti. 

"Nasılsın Edis?" gerçekten de bir rahibi anımsatan sesine karşılık yutkundum. Alex'e ve Brandon'a kısa bir bakış atıp, yüzümü Rahip Philo'ya çevirdim. 

"İyi olmaya çalışıyorum." diye geveledim. Tek kaşını kaldırıp tekli koltuğa ilerledi ve oturdu. 

"Kiliseyi seviyor olmalısın, arada uğradığını duydum." 

Nefesimi tuttum ve onu izlemeye devam ettim. Cevap vermek istemiyordum. Alex her ne kadar onun hiçbir şeyden haberi yok, dese de bir şeyler bildiğinin farkındaydım. 

"Arada dua etmek gerekir." isteksizce mırıldandım. Cümlesinin altındaki imayı bariz bir şekilde hissetmiştim. 

Buraya neden geldiği hakkında bir fikrim yoktu. Büyük ihtimalle onu buraya Alex çağırmıştı. Şu Atinalı cadı hakkında ondan yardım alabileceğimizi düşünüyor olmalıydı. O cadı hakkında bir fikir bulsak bile buraya gelmesi uzun sürecekti. Bizim o kadar çok zamanımız olduğunu düşünmüyordum. 

"Başınıza gelenleri az çok biliyorum." Şaşırarak rahibe baktım. 

"Her şeyi mi?" Şaşkınlığım son derece hissediliyordu. Yüzündeki tebessüm artarken şaşırmamdan keyif aldığını hissettim. 

"Mistik bir köyde olup, burada olan bitenden haberim olmaması aptallık olurdu." dedi. Meraklandırıcıydı ancak ona karşı şüphelerimde vardı. "Alex, yanıma gelip benimle konuştuğunda daha fazla işkillenmiştim. Özellikle de o gece kiliseye gelip, kiliseden bir şey aldığınız da. Ne aldınız bilmiyorum ama artık kilisedeyken hissedebileceğim enerji yok."

"Büyükbabamın yüzüğü orada gizliydi. Onu almam gerekiyordu."

"William Stark, onu hatırlıyorum. Mistik olaylar içerisindeydi." 

"Hangimiz değiliz ki?" dedim sinirlenerek. Öfelendiğimi anlamış olacak ki yüzündeki tebessüm azaldı. Kendinden taviz vermiyordu. Ne düşündüğü hakkında bir fikrim yoktu. 

"Size yardım edebilirim." dedi yumuşak bir sesle. 

 "Geçen sefer konuştuğumuz da buraya koruyucu bir büyü yapan birinden bahsetmiştiniz." Alex sorusunu sorarken heyecanlıydı.

 "Evet," 

"Bizim için onu buraya çağırabilir misiniz?" diye bir rica da bulundu Ethan. Ricasının altında bir emir cümlesi gizliydi. Bunu Rahip Philo'da anlamıştı. Başını bir kez salladı. Onaylıyor muydu? 

"Umarım size karşı güvenimi boşa çıkarmazsınız." 

"Bunu asıl bizim size söylememiz gerekiyor." diye tersledim. Asıl o bizim güvenimizi kazanmalıydı.

The Vision (Görüş)Where stories live. Discover now