Bölüm16-Dorian Gray

7K 413 32
                                    

İçimde tarif edemediğim duygular oluşurken vücudum heyecanla titredi. Parmaklarım titrek ve korkak hareketle yatağımın üzerindeki yorganı biraz daha açtı. Tekrar titrek hareketlerle yatağımın üzerinde duran Dorian Gray kitabını parmaklarımın arasına aldım. Yüzüm ifadesizken birden asıldı. Kapağını görmem bile kalbimi, cam parçası batmış gibi sızlatmıştı. Gözyaşlarım gözlerimde birikerek gözlerimi bulanıklaştırdı. Sağ elimle hızlıca gözlerimi sildim ve otomatik olarak yüz altıncı sayfayı açtım. Fotoğraf ters bir şekilde kitabın arasında duruyordu. Titrek parmaklarımla fotoğrafı çevirirken gözyaşlarım gözlerime hücum ediyordu. Kendimi tutamayacağımı anlayınca birkaç damlanın akmasına izin verdim. Gözyaşım yanağımdan çeneme giderken geçtiği yeri yakıyordu. Buna aldırmayan gözlerim fotoğraftaki kızı inceliyordu. Çok masumdu. Saçları, ruhunun yansıttığı beyaz tenine isyan edercesine koyu kestaneydi. Gözleri en az gülümsemesi kadar canlı ve parlaktı. Yaşını tahmin edemiyordum ama Brandon’dan ufak gözüküyordu.

İçimde adını koyamadığım duygular oluşuyordu. Kız, belli ki Brandon’ın geçmişindendi. Unutamadığı biriydi. Bana anlatmaktan kaçındığı geçmişinden biri.

Kıskanıyor muydum? Şu ana kadar kimseyi kıskanmayan ben, bir buçuk haftadır tanıdığım ve aramızda adını koyamadığımız özel bağ olan bir oğlanı kıskanıyordum. Her ne kadar kendime itiraf etmekte zorlansam da kıskanıyordum. Beni değiştiren neydi? Brandon mı?

Kapı kulpunun hareket etmesiyle kitabı kapatarak gözlerimdeki yaşı sildim. Sırtım kapıya dönük olsa da bana yaklaşmakta olan adımların sahibinin kim olduğunu biliyordum. Kitabın kapağına bakarak düşüncelere daldığım için vücudum kasılmıştı ve kıpırdamadan öylece duruyordum. Tanıdığım parmaklar ıslak saçlarımı sağ omzumda topladı. Uzun ve kaslı kollar belimi sıkıca kavrarken sol çene kemiğimde sıcak ve yumuşak dudaklarını hissettim. Bir anlığına gözlerim kapanırken yüzümde tebessüm oluşup, silindi. Sol çene kemiğimdeki dudaklar yavaşça tenimden uzaklaştı. Başını saçlarıma yaslayıp içini çekti ve öpücüğünü saçlarımın arasına kondurdu.

“Beni hissediyorsun…” fısıltı halinde çıkan sesim odayı doldurmuştu.

“Her saniye, teker teker her hücrem de ayrı ayrı hissediyorum…” bana karşılık verirken kulağıma fısıldadı.

Sol elini belimden çözerek elimdeki kitabı alarak yatağın üzerine yavaşça fırlattı. Olduğum yerde dönüp kollarımı direkt Brandon’ın beline sardım ve başımı göğsüne yasladım. Bakışlarım bir anda Brandon’ın pijama altına kaydı. Ağzımdan histerik bir şekilde şaşkınlıkla harmanlanmış kısa bir kahkaha çıktı. Elimi Brandon’ın belinden çekip ağzımı kaparken geri adım attım. Kendimi dengesiz gibi hissediyordum. Daha demin Brandon’ı kıskandığım için ağlarken şimdi onun için kahkaha atmıştım.

Şaşkın gözlerle bir Brandon’a bir de pijama altına bakıyordum. Brandon’ın yüzüne haşin gülümsemesi yayılırken bir kahkaha attım.

“Sana inanamıyorum Brandon!”

“Biliyorum. Beni böyle hayal edip, tatlı bulduğunu söylemiştin.” Diyerek yüzüne dişlerini gösterecek şekilde gülümsemesini yaydı.

Düşüncelerim anında Stemnitsa’ya gelmeden önce onunla çatıda geçirdiğimiz zamana kaydı. Onu ayıcıklı pijamalarla, yatakta ters dönmüş bir şekilde uyuduğunu ve bu halinin tatlı olduğunu söylemiştim.Brandon’da bana o zaman hemen ayıcıklı pijama almalıyım, demişti. Şimdiki zamana dönerken sırıtmaya başlamıştım. Benim için küçükte olsa hayal ettiğim şeyi yapmıştı. Brandon’da bana bakarak sırıtıyordu.

“Ayıcıklı pijama almalıyım dediğim de beni ciddiye almamıştın değil mi?” gülümserken konuşunca ayrı bir tatlı oluyordu.

Kafamı evet, anlamında sallarken Brandon’ın ince polar, ayıcık desenli pijama altını inceliyordum. Lacivert üstüne sütlü kahve renginde ayıcıklar vardı ve her biri ellerinde bir yıldız tutuyordu. Çok sevimliydiler.  Çocuksu olmasına rağmen Brandon’a gerçekten yakışmıştı ve onu tatlı gösteriyordu. Aynı hayalimdeki gibi.

The Vision (Görüş)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin