Bölüm43-Rüya Alemi ~P3~

2.3K 260 67
                                    

Bizimkileri ardımda bırakarak hızlıca sokak aralarında koşmaya devam ediyordum. İzimi her zaman ki gibi yine kaybettirmiştim. Gizli yerimi asla öğrenmeyeceklerdi. Deli gibi merak ediyor ama bulamıyorlardı. Bulmalarını da istemiyordum. Ara sıra yalnız kalmaya ihtiyacım oluyordu. Şehirden uzaklaşıp adımın baş harfini kazıdığım ağacın yanına geldim. Ağacın yosunlu tarafına sırtımı dönerek güneydoğuya doğru yüz adım atmaya başladım. Attığım her adımı sayarak ilerledim. Yüzüncü adımı attığımda dalları birbirine dolanmış gür ağaçlarımı buldum. Evet, onlar benim ağaçlarımdı. Kalın dalları öyle birbirine dolanmıştı ki sanki birbirlerini hiç bırakmak istemiyorlarmış gibi.

Gitarım ile büyük dala tırmanmak zor olmuştu. Sırtımı ağacın gövdesine yasladım. Gitarımı elime aldığımda huzurlu bir kaç melodi oluşturdum. Bunu yapmak hoşuma gidiyordu. Dinlenmeye ihtiyacım oluyordu. Babamın bana aldığı gümüş bilekliğimin klipsi bozulmuş olmalıydı. Bileğimden düşerken son anda yakalamıştım. Penayı parmaklarımın arasında bir kez çevirdim ve gitarımın tellerine sürttüm.

Aklım hala o garip yabancıdaydı. Onu en son okulun yaz partisinde şarkı söylerken görmüştüm. Onu takip ettiğimde çoktan kaybolmuştu. Neden, gizlenme ihtiyacı duyuyordu anlamıyordum. O çocukta tuhaf şeyler olduğu kesindi. Güzelliğiyle tezat bir şekilde çirkin bir hayatı olmalıydı. Beni takip etmeye başladığını düşünüyordum. Onu azılı bir katil ya da beni kaçıracak biri gibi görmüyordum. Normal bir çocuk gibi görünüyordu. Aslında fantastik romanlardan atlayıp gelmiş kötü bir karaktere benziyordu.

Sert bir rüzgar saçlarımı savurduğunda ürperdim. Bir anda esen rüzgarın anlamını çözememiştim. Yaz aylarında böyle rüzgarlar eser miydi?

"Seni yeniden görmek çok güzel," sesin geldiği yöne baktığımda yaslandığım gövdenin arkasında kalan uzunca bir dalda onu otururken gördüm. O ne zaman oraya çıkmıştı? Geldiğini nasıl duymadım?

"Beni neden takip ediyorsun?"

"Senden ayrılamıyorum, ne yapayım?"

"Peki, şimdi neden geldin? Beni kaçıracak mısın?"

"Aslında olabilirdi ama hayır, seni kaçırmama gerek kalmayacak. Sen kendi ayaklarınla bana geleceksin. Aynı benimde sana geldiğim gibi."

"Çok beklersin, evet, hoş bir çocuksun ama sen de kötü olan bir şeyler var. Seninle takılacağımı düşünmüyorum."

"Senin düşünmenle olmayacak zaten. Hiçbir şey senin istediğin doğrultuda olmayacak."

"Ne demek istiyorsun?"

Bir anda havalandığımı hissettim. Saçlarım yüzüme doğru gelirken sarsıldım. Rüzgar tenime işleniyormuşçasına esmişti. Ne olduğunu anlayamadan ayaklarım toprak zemine değince korkuyla karşımda durmuş beni izleyen buz mavisi gözlere kaydı. Bunu nasıl yapmıştı?

"Bunu nasıl yaptın?"

"Bilmediğin o kadar çok şey var ki... Özellikle yanında olacağım zamanlarda susmak zorunda kalacağım için üzülüyorum."

"Neyi bilmiyorum? Öğret o zaman!" sesim yükselirken sırtımın ağacın sert gövdesine çarptığını hissettim. Acı çarpmamdan bir saniye sonra tüm sırtıma yayıldı. Yabancı beni ağaç ile arasına alırken onu ittirmeye çalıştım. Başarılı olamayarak öfkeyle suratını inceledim.

"Özelsin, Apollon seni erken damgalamamı istiyor."

"Ne saçmalıyorsun?"

"Dünya'da ki düzen üç ay içersinde bozulacak. Öteki alem ile bu alem birbirine karşıcak. Bunu ancak sen düzeltmelisin. Bunun için seçilmedin. Bunu sen yapmak zorundasın. Yapmak zorunda olmak ile seçilmek farklı şeyler."

The Vision (Görüş)Where stories live. Discover now