Bölüm25-Beni Bul

4.7K 319 38
                                    

Samuel’in büyük büyük babam olduğunu ve madalyonumun eşinin büyükbabam William’ın yüzüğü olduğunu öğrendikten sonra Alice’in de psişik işlerle alakalı yetenekleri olduğunu öğrenmek bulunduğunuz zaman dilimi içerisinde sizi komaya sokacak kadar detay bilgilerdi.

Tristan her zamanki gibi son noktayı ukalaca sırıtarak koymuştu.

“Alice’in bu işlerle ilgilenmesi ne işe yarayacak?” Alekos’un sorusu ile herkes içinde bulunduğu sessizlikten çıkmıştı.

“Hançer ve yüzükteki sihrin özünü takip edebilecek.” Dedim.

“Yeteneklerini geliştirebilmesi için birine ihtiyacı var. Bunu tek başına halledemez.” Ethan’ın mantıklı sorusuna anında cevap gelmişti.

“Kendisini geliştirmesinde biz yardımcı olacağız. Ayrıca şu psişik işlerle ilgili bir sürü kâhin kitapları da var. O kitaplar Alice’in işine çok yarayacaktır.” Tristan kendinden emin bir şekilde konuşuyordu. Gözlerimi kısarak ona baktım.

“Peki, bu kitapları nereden bulacağız?” tuzak bir soru sormuştum.

“Hadi ama Eddycik? Oradan bakınca bu yüz saf gibi mi duruyor. Siz de bu kâhin kitaplarından biri sürü olduğunu biliyorum. Üstelik konakta da bu kitaplardan buldun.” Dediğinde bizim hakkımız da bizim bilmediğimiz ama onun bildiği başka ne var diye düşündüm. Bizde bu kitapların olduğunu nereden biliyordu.

“Olmaz.”

Büyükannemin sesi çok ciddiydi. Kaşlarını çatınca kırışan alnına baktım.

“Alice, psişik işlerle uğraşıp büyü âlemine adımını atarsa bu ona iyilik yanında kötülükte getirebilir. Alice çok hassas bir kız, büyünün gücünü kaldıramazsa büyünün kendisini ele geçirmesine izin vermiş olur. Büyü her zaman iyi değildir. Eğer itaat ettiği kişi güçsüzse onu ele geçirip o kişiyi kötüleştirebilir. Alice ise bunu hak etmiyor. O sadece on altı yaşında. Büyükannem Fedora bu yüzden ölmüştü.”

“Alice büyünün gücünü kontrol edebilir. Onu olduğundan daha zayıf görüyorsunuz.” Tristan’dan yayılan siniri hissedince irkildim.

“Siz olmasanız bile Alice’e ben yardım edeceğim. Böyle bir yeteneği varsa kullanmayı öğrenmeli.”

“O bunu hak etmiyor Tristan. Bu yüzden ölebilir.” Büyükannem ciddi bir şekilde tezini savunuyordu.

“Hangimiz ölmeyeceğiz ki?” dediğin de gözümün önüne siyah bir perde indi. Beyaz ışık huzmesi halinde ölümümü gördüğüm vizyonum hızlıca gözlerimin önünden geçti. Dengemi sağlayamayıp Brandon’ın üzerine yığıldım. Elimle gözlerimi ovalarken Brandon ise adımı söylüyordu. Gözlerim yanıyordu. Brandon çenemi tutup kaldırdığında kaşlarını çattı.

“Gözlerin kızardı. Yoksa vizyon mu geldi?” dediğinde başımı iki yana salladım.

“Hayır, sadece ölümümü gördüğüm vizyon gözümün önünden geçti.”

“Tristan’ın negatif enerjisi ve ölümden bu şekilde bahsetmesi sana vizyonunu tekrarlattı.” Büyükannem yanımda eğilerek parmak uçlarını gözaltlarımda gezdirdi.

“Gözlerin yanıyor mu?” Başımı olumlu anlamda salladım. Büyükannem gülümsedi.

“Su gözlerine iyi gelecektir. Su her zaman arındırıcıdır.”

Brandon beni kollarımdan tutup kaldırdığında itiraz etmedim. Usulca merdivenlerden çıktım. Brandon banyonun kapısını açmasıyla beni içeriye sokması bir oldu. Suyu yüzüme çarpmaya başladığında soğuk suyun verdiği rahatlama ile gözlerimi kırpıştırdım.

The Vision (Görüş)Where stories live. Discover now