Bölüm18-Sır

5.9K 404 38
                                    

Suyun içinde fazla kaldığım için buruşmaya başlayan parmak uçlarıma bakıp yüzümü ekşittim. Bir gün içinde yeteri kadar suyun içinde kalmıştım. Durulanıp küvetten çıktığımda hızlıca kurulandım. Brandon’ın bana aldığı pijama altına yorgun bakışlar atarak gülümsedim. Yüklerimin arasında beni mutlu edebilmesi bile beni mutlu ediyordu. Rahat kıyafetlerimi üzerime geçirdikten sonra saçlarımı havlu ile birkaç kez kurulayıp kendi hallerine bırakarak aşağıya indim.

Asıl gün yeni başlıyordu 

Salona girdiğimde yemek masasından gelen kokuları içime çektim. Büyükannem bizim için hazırlamıştı. Herkes masaya yerleşmişti. Hepsi yorgun görünüyorlardı ama gülerek sohbet ediyorlardı. Herkese gülümsemeye çalışıp Brandon’ın karşısına oturdum. Brandon bana bakıp göz kırptığında pijamama bakıp gülümsedim.

Acıkmıştım. Tabağımdaki yemeği bir kıza göre nazik olmayan bir şekilde yiyordum. Aç olmasam bile aynı şekilde yemek yiyebilirdim. Yemek yemek benim için en önemli şeylerden biriydi. Yemeye başlamadan önce tabağımdakileri tek tek inceler ne kadar güzel gözüktüklerine bakardım. Sonra da tadına. 

Yannis bana dalga geçer gibi baktığında burnumu kırıştırdım. "hah!" deyip gözlerini devirdiğinde minik yaramazımın Ethan'a benzediğini farkettim. Gerçekten fiziksel olarakta ona benziyordu. 

Midem doyduğuna dair mesaj yollarken çatalımı tabağımın içine koyup tabağımı hafifçe ittirdim. Geriye yaslanırken bardağımın sonunda kalan meyve suyumu içtim. Yorgundum ve yemek yemekte beni mayıştırmıştı. Gözaltlarım sızlıyordu. Uyumak istiyordum ama konuşulacak o kadar konu vardı ki mecburen ayakta duruyordum. Herkes yemeğini bitirene kadar masada oturdum. Büyükannem yemeğini bitiren kişinin diğerlerini beklemeyip masadan kalkmasına çok kızardı.

Yemeğin sonuna kadar kimse tek kelime etmemişti. Masadan kalktığımız da toplamadan salondaki koltuklara yayıldık. Baykuşun gelip konduğu pencerenin önüne gidip kollarımı önümde çaprazladım ve derin bir nefes aldım. Alekos iyi görünüyordu ama karamel teni hala hafif soluktu. Başımı geriye attığımda gözlerimi kapadım. Fazla sessizliğe dayanamayıp başımı eğip gözlerimi açtım. Bana merakla bakan gözleri görünce kollarımı serbest bıraktım.

“Neden öyle bakıyorsunuz? Önce Alekos başlasın.” Dedim yorgun çıkan sesimle. Olanları anlatarak tekrar yaşamak istemiyordum. Alekos’a baktığımda kafasını salladı ve dirseklerini dizlerine yaslayıp parmaklarını birbirine kenetledi.

“Meydandaki gösteriyi izliyorduk. Alex, Edis’in pamuk şekerini alınca ona yenisini almak için pamuk şeker satan adamın yanına gittim. Bana pamuk şekeri verirken elimi tuttu ve gökyüzüne bakarak ‘Bu gece hava çok karamsar.’ Dedi. Gökyüzüne bakıp bakışlarımı tekrar adama çevirdiğimde bana buruk bir gülümsemeyle bakıyordu. Dediklerine anlam çıkaramayıp başımı salladım ve Edis’in yanına ilerledim. Sonra Edis, Ethanların yanına ilerlerken bende içecek almak için kermesin içinde ilerledim. Kermeste yürürken boynumda ve bileğimde sızı oluşmaya başladı. Yavaş yavaş başlayıp etkisini büyütüyordu. Kermesten hızlıca çıkıp ağaçlığa yaklaştım. Sonrada bayıldım. İlk sefer ki gibi. O adam beni kullanacağı zaman bunu yapıyor.” Derin bir nefes aldı. Bakışlarımı Ethan’a çevirdiğimde yüzündeki pişmanlık bakışlarına yansıyordu.

“Konağın bahçesinde uyandığımda neler olacağını tahmin ettim. Geldi, siyah damarlarımın olduğu yeri kesti ve bir şeyler yaptı. Geçen sefer ki gibi.”

Soğukkanlılıkla anlatıyordu. Ethan’ın onun peşinden gitmiş olduğunu algılayamamış olduğunu fark edince yorgun bir sesle öksürdüm.

“Ethan’ı fark etmedin değil mi? Peşinden geldiğini?” hayır anlamında başını salladığında Ethan yerinde doğruldu ve ayaklanarak yanıma gelip pencerenin kenarına yaslandı.

The Vision (Görüş)Where stories live. Discover now