Bölüm28-Acı Gerçekler

4K 363 26
                                    

   ϟ-ϟ-ϟ-ϟ

Merhabalar. Yeni bölümü yayınladığım için yine mutluyum :) Umarım beğenirsiniz. Vote ve yorumlarınızı bekliyorum!

31 bin olmuşuz. Bunu görmek bile beni mutlu ediyor ancak bazı eski okuyucularımın artık hikayeyi okumadığını görmekte üzmüyor değil. 

Hikayemi okuma listesine ekleyen çok okuyucu var onlara teşekkür ederim ancak yine bazıları okuduğu halde vote bile vermiyor. Yorum yapmasanız bile en azından vote tuşuna basmanız benim için yine yeterli olacaktır. Şikayetçi değilim ya da hikayemle popüler olmak niyetinde de değilim ancak zamanımı harcayıp yazıyorsam sizinde vote vermeniz yerinde olur. 

Keyifli okumalar!

ϟ-ϟ-ϟ-ϟ

Babamdan yayılan tedirginlik ve endişe hepimizi rahatsız ediyordu. Arabayı hızlı ve sarsarak sürüyordu. Ethan'ın yaralanması –özellikle de yara izinden- onu daha da çok etkilemişti. Her ne kadar eskisi gibi samimi olmasalar bile kardeştiler.

Yolumuz yine aynı yere düşmüştü. Konak ve Ai-Giorgis Kilisesi arasında gidip geliyorduk. Ne oluyorsa hep buralarda olmuştu. Bizle alakalı ipuçlarına hep buralarda rastlamıştık. Ortada zekice planlanmış bir oyun vardı ancak bunu çözemiyorduk. Sanki her şey biranda çözülecekmiş gibi geliyordu. Bazen çabalarımızın boşuna olduğunu düşünüyordum. Her ne kadar Stemnitsa'da korunma potansiyelim fazla olsa da bela bir şekilde yine bizi buluyordu. Ethan'ı ve Alekos'u bulduğu gibi.

Uyandığımda damga izimin kanaması ile Ethan'ın bir bağlantısı olduğunu düşünüyordum. Vizyonumda gördüğüm ama atladığım bir şey mi vardı? Hatırlayamıyordum. Ethan'ın yaralandığını duyduğumuz da üzerimdeki tüm ilgi çekilmişti. Yanımdaki herkes Ethan'a odaklanmıştı. Ben de onu düşünüyordum ama bir yandan da bunun Ethan'a olması gerektiğini düşünüyordum. Bu düşünce nereden ve nasıl aklıma girmişti hiçbir fikrim yoktu. Yaralanması Ethan için iyi bir şeydi. Tek bildiğim buydu.

Öteki yandan gördüğüm kısa vizyonlar beynimi kemiriyordu. Unutmamaya çalışmak, hatırlamaktan daha kötüydü. Brandon'ın bana baktığını hissedince başımı ona çevirdim. Gözlerinin parladığını görünce bir şey düşündüğünü fark etmiştim.

"Ne düşünüyorsun?" diye fısıldadım.

"Gördüğün kısa vizyonlarla ya da senin damga izinin kanamasıyla Ethan'ın bir ilgisi var mı?"

Başımı her iki yana salladım. Bilmiyordum. Kesin değildi. Ama sanki bir şey vardı. Sanki Ethan'ı ilgilendiren bir şey. İkimizi de etkileyecek bir şey vardı.

"Vizyonlarında gördüklerinle alakalı bir şeyler saklamıyorsun değil mi?"

"Saklamıyorum." Evet, saklıyordum. Ophira'nın benim varlığımı hissetmesini, sadece annem ve babamın bildiği adımla bana hitap etmesini söylemeyecektim. Peki niye? Brandon'dan ya da diğerlerinden neden bunu gizleme zorunluluğu hissediyordum? Bilmiyorum.

"Unuttuğun bir şeyler var mı peki? Eğer her şeyi söylersen bu daha çok kanıt demektir. Bunu biliyorsun değil mi?"

"Her şeyi söyledim. Lanetli adam ve Ophira'nın bağlantısını çözdük. Michael ve Ramon'ın kim olduğunu bulmalıyız sadece. Onları gördüğüme göre bizimle alakası olabilir. O evde bir sürü anı var ve ben sadece seçili olanları gördüm."

"Pekâlâ, bunları daha sonra tekrar konuşuruz. Sence Ethan ne durumdadır?" Brandon neden bu kadar çok soru soruyordu? Hiç bu kadar soru sorduğuna şahit olmamıştım. Şaşkın bir ifade ile ona baktım.

The Vision (Görüş)Where stories live. Discover now