Bölüm45-FİNAL~P3~

4.8K 364 124
                                    

"İşte böyle büyükbaba..."

Kış gelmişti. Soğuk tüm benliği ile kendini belli ediyor, kar ile bütünleşiyordu. Dünya artık daha güzel denebilir mi bilmiyorum? Bana göre dünya hala aynı dünya. Herkesin kendi kötüsü var. Herkes kendi kötüsü ile savaşmaya devam ediyor. İyilik var olduğu sürece kötülük var olmaya devam edecekti. Kötülük olmasaydı iyilikte olmazdı değil mi?

Ben kendi kötümle ne kadar iyi savaştım bilmiyorum. Savaştım mı ondan bile emin değilim. Onun sayesinde hayata geri dönmüştüm. Bu savaşı kazandığım anlamına gelmezdi. Alekos nefes alıyorsa onun sayesinde olmuştu, bu bizim savaşı kazandığımız anlamına gelmiyordu.

Ben savaştığımı kabullenemiyordum. Ben savaşmamıştım. Bana göre ben hiçbir şey yapmamıştım. Herkes benim cesur olduğumu söylese de bu bana yanlış geliyordu. Cesur olsaydım onu kaybetmezdim.

"Benim için neden kendini feda etti ki büyükbaba? Senin de başına böyle bir şey gelse sen de aynısını yapar mıydın?" Ellerimi ovuşturarak montumun ceplerine yerleştirdim. "Benim onu sevdiğimi biliyordu, buna rağmen benimle birlikte olmayı kabul etmedi. Bana tekrar yaşama şansı verdi. Apollon ise sorgulamadan bunu kabul etti. Alekos ile tekrar buraya geri döndük. Alekos hayatından mutlu ve ona minnettar. Her akşam uyumadan önce ona ve Apollon'a dualarını fısıldadığını söyledi."

Kaşlarımı çattım. Bunu yapmamı sevmiyordu ancak kendimi bunu yapmamaya alıştıramamıştım. Şuanda yanımda olmalı ve bana bunu yapmamamı söylemesi gerekirdi.

"Ondan, o ölmüş gibi bahsetmedim hiç. Bahsetmeyeceğim de. Çünkü ölmediğini biliyorum. En azından yok olmadığını biliyorum. Yok olsaydı hissederdim. Ruhum bedenime döndüğün de ilk başta kendimi eksik hissediyordum. Babamlar gelip Alekos ve beni oradan götürürken bir anda içimdeki o boşluğun onun sıcak duyguları ile dolduğunu hissettim. Geri döndüğüm de de onu gördüm büyükbaba. Gerçekten oradaydı. Kimse bana inanmadı ama ben kendime ve Apollon'a inanıyorum. O yaşıyor. Hissediyorum. Nerede bilmiyorum ama yaşıyor. Ve bir gün yanıma da gelecek. Ya da ben onu bulacağım."

Soğuk bir rüzgar saçlarımı dalgalandırıp kayboldu. Gerçi saçlarımı omuz hizamda kestirmiştim. Yaşadığım son birkaç ayda iyice yıpranmışlardı. Saçlarımı düzeltip kapüşonumu başıma geçirdim.

"Onun bana verdiği deftere günlük yazmaya devam ediyorum. Her gece uyumadan önce penceremin önüne oturup yazıyorum. Ne zaman o pencereye baksam aklıma o geliyor. Artık onun için çok fazla ağlamıyorum. İlk başlarda aklıma her geldiğin de kendimi tutamaz ağlardım ancak insan zamanla alışıyor. Tam anlamıyla olmasa da bir şekilde yaşadığını bilmek beni rahatlatıyor.

Biliyor musun büyükbaba? Bazı geceler onun yanıma geldiğini düşünüyorum. Aslında düşünmek ve gerçek arasında olan bir şey, evet, artık vizyon görmüyorum ancak hala hislerimin kuvvvetliliğini yitirmedim. Odam bir anda onun sıcaklığı ile doluyor. Sanki iyi olduğumu görmek istiyormuşta yanıma bu yüzden geliyormuş gibi sıcak oluyor odamın içi. En azından onu böyle hissetmek bile benim için bir ödül gibi."

Büyükbabamın mezarının üzerine düşen kar tanelerini izledim. Kar taneleri, mezarın üstüne bıraktığım çiçeklerin üzerine düşüyordu. Fakat çok belli olmuyordu. Büyükannem, büyükbabamın da papatyaları sevdiğini söylemişti. Bu yüzden ona papatya getirmiştim. Gülümseyerek papatyalara baktım.

"Stemnitsa'dan Tripolis'e gelirken kendimi tuhaf hissediyordum. Bu yolu onunla birlikte giderken onsuz dönüyordum. Buruk bir heyecan vardı içimde belki de biraz da ağlama isteği ama artık gözyaşlarım akamayacak duruma gelmişti. Bir ara Alekos yanıma gelip benimle kısa bir sohbet yapmıştı. Bana inandığını söylemişti. Benim gibi onu gördüğünü söyledi. 'İkimiz de onu gördüysek yaşıyor anlamına gelir.' cümlesi bazen aklımda yankılanıyor. Bu yüzden kendimi hırpalamamamı bir gün onun, yanımıza geleceğini söyleyerek Lena'nın yanına geri dönmüştü."

The Vision (Görüş)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin